Alkol Oranı Yüksek Şiir – Gizem Yaman

Alkol Oranı Yüksek Şiir*

On beş yaşım. Masamın üstünde sessiz, beyaz bir kâğıt. Elimde, ucunu parmağıma batırsam kanatacak kadar açtığım kurşun kalemim. Önümde ucuz, kan kırmızı şarap. Odam, otel odası misali… Yalnızım. İnat ediyor konuşmuyor kâğıt! Bir yudum şarap, bir yudum daha… Olmuyor; susuyor hala. Sızıyorum.

Resim yaparken de başımda şapka, boynumda fularla daha iyi çizim yapacağımı düşünürdüm. Yeni nesil tabirle “havaya girmek” için. Şaire yüklenen öncelikli tavırlardan biri, elinden düşürmediği içkisidir. Ancak havaya sokmasından ziyade, bir yaşam tarzıdır içkisi.

Nice ayakların altında ezilen üzüm taneleri, hem rakının hem şarabın müsebbibi olmuştur. Şarap da, rakı da pekâlâ şiirin. Tek sebep alkol değildir elbet… Şiirin piçidir o. Mey de, şiir de beraber olunca tat bulur.

Şarabı tuz bulayıp sirke ettikleri dönemlerde en çok şairler haykırmıştır. İçkinin yokluğu ile meyhanenin viran, şarabın gözlerden canan gibi nihan olduğunu söyleyerek feryat eden Nevi ve nicesi…

Edip Cansever, Behçet Necatigil, Özdemir Asaf… Hepsi içki âlemlerinin insanlarıydı. Ya Adana Hapishanesi’nde yatarken getirilen üzümleri şarap yapan! Can Yücel’den başkası değildi elbet. Boşuna dememiş Haydar  Ergülen; “o üzümden şarap, şaraptan şiir yapmıştır ki tadına doyulmazlığı, lezzeti bundan olsa gerek” diye.

Rakı içmeyen şair, viski sevmeyen kovboy gibidir. Nasıl viski kovboyun içkisiyse; rakı da şaire atfedilmiştir.

İyi bir rakı içicisi olduğu bilinen Atatürk’ün rakının tadını ilk aldığında hissettikleri, dönemin ünlü yazarı Fatih Rıfkı Atay, Çankaya isimli eserinde şöyle anlatır:

Genç Mustafa Kemal arkadaşları ile Beyoğlu eğlence yerlerine giderdi. İyi giyinmeyi ve yaşamayı severdi. İstanbul’a gelinceye kadar, biradan başka içki kullanmamıştı. Bir gün arkadaşı Ali Fuad Cebesoy’la beraber Büyükada’ya gitmişler. Ne lokantada yiyip içecek, ne de otelde geceleyebilecek paraları yok Ali Fuad bir şişe rakı, bir şişe bira, ekmek ve yemiş almış ve beraber çamlığa yürümüşler. Mustafa kemal bir şişe birayı bitirince:

“Şimdi ne yapacağım?” demiş.

İlk defa rakıyı o akşam denemiş. Başı bir hoş dönmüş. Güneş batmak üzere; sigara paketinin altına resimler çizmiş, sonra:

“ Fuad” demiş “ne iyi içkiymiş bu… İnsanın şair de olası geliyor.”

Bir imgelem kaynağı olarak alkol, sanatı her zaman destekler. Ancak edebi metinlere katkısı daha çoktur. Şiir’e ise ayrı bir zaafı vardır. Kimi zaman kelimelerin ardına saklanır, kimi zaman da metnin konusu odur. Yaşantısından beslenen şair; sevgilisi, ülkesi, acısı gibi içkisini de şiirinde ihmal etmez. Ömer Hayyam’ım şarabına ithaf ettiği şiiri gibi…

Şarap, sen benim günüm güneşimsin Öyle bir dolsun ki seninle içim

Bir bildik görünce beni sokakta Ne o şarap nereye böyle? desin.

Alkolsüzü de var, muhakkak. Ama başımı döndüren şiirler, bir şekilde alkolle ilintisi olandır; ya şairin elinde, ya metnin içinde…

Bu rakı var ya bu rakı Seninle içerken güzel Kimler olursa olsun varsın

Rakılı ağzından öpmek en güzel

Aziz Nesin, bu dörtlükte rakıyı konu edinmese de, rakıya değinerek derdini anlatırken; Edip Cansever de, kederini buram buram anason kokan şu dizelere döker:

Bir kadeh rakı söylerim kendime

Bir kadeh rakı daha söylerim kendime Söyle be! Ne zamandır burada bu gemi Denizin değil hüznün üstünde

Yine Cansever’in Yerçekimli Karanfil şiirinde; Örneğin rakı içiyoruz /İçimize bir karanfil düşer gibi dizeleri ile bu sefer mest olan ruhumuz istiyor içmek, bedenimizden ziyade.

Alkol şiiri sever. Onunla tat bulur. Bu sevgi karşılıksız değildir elbet. En az  alkol kadar şiir de onu sever. Bir eli kalem tutan şairin, bir eli kadeh kavrar. Çoğunlukla kırmızı ya da beyazdır kadehi. Orhan Veli, rakı şişesinde balık olmayı dilerken; Ömer Hayyam, beş yüzü aşkın rubaisiyle de  dile  getirdiği şarabı tercih eder. Cemal Süreyya için ise, zaten saat on iki’den sonra bütün içkiler şaraptır.

On beş, artı sekiz yaşım. Masamın üstünde beyaz bir kâğıt. Yanında ucu tükenmiş kurşun kalemim. Odam, otel odası misali… Yalnızım. Ben rakımın  son yudumunu içerken susmuyor kâğıt. O konuşuyor, ben dinliyorum.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiaralik2007

Bunu paylaş: