Ayrı(ntı)lar*
Uzun zaman oldu gözlerindeki ışığa karanlığımı katmayalı. Ellerini tutmayalı, yüzüne bakmayalı çok zaman oldu. Oysa özlemeyi kitaplardan bilirdik eskiden, uzun sayfalar sürerdi anlatılması ve hayatın yükünden bile daha ağır gelirdi her defasında, okusak da aynı satırları…
Şimdi uzun yollar var aramızda, yeni ilişkiler, değişen hayatlar, kilometrelerce süren topraklar ve iki ucu sadece gemilerle bağlanan karaların denizleri var. Gözlerin var aramızda ve ayrılırken söylemediğin tüm sözlerin. Konuşabilmeyi öğrendiğimiz ilk anda söyleyiverdiğimiz sevgi sözcükleri gibi kolay başlamıştı oysa ellerimizden haykırırcasına uzanıp, ikimizi de ortasında birleştiren yalnızlığın nefes alışı. Kimsesiz değildik o zamanlar ve sınırsız acılarımız yoktu hayata dair. Arkasından ağladıklarımız çoktan gitmişti çünkü gideceklerinden emin olduğumuz yerlere. Yaralarımız kapanmayacak kadar derin, hala sularca kanayacak kadar sığdı. Ve yalnızdık ikimiz de, binlerce tanıdık yüzün içinde, hiçbirine kendimiz gibi bakamayacak kadardık hem de. Kırıldı aynalarımız, onlara bakmayı öğrendiğimiz ilk gün ve insanlarımız, onları sevdiğimizi söylediğimiz ilk gün…
Şimdiye kadar ne varsa söyleyemediğim, ardımda kalan, hepsi birer birer, bir eski kâğıtta yerlerini aldılar. Umutsuzdular, yoksul ve yorgundular. Aslında hiç yoktular, bir çocuğun gözlerindeki yaşlar kadar çoktular. Elleri bir aşkı közleyecek kadar hünerli, yılları unutturacak kadar tazeydi. Tel tel ayrılıyordu kâğıt her defasında ve ipliği çeksem, dağılacak kadar eğretiydi kelimelerin kâğıda düşen gölgeleri. Bir o kadar da sağlamdılar ki kâğıdın beyazlığına yakışmıştı kurşunun mavisi-bizim ayrılığımız gibi-.
Gözlerimiz gibi olacaktı her şey. Hayat, gözlerimiz gibi uzaklara kenetlenecekti her zaman. Tek altında kaldığımız, kirpiklerimizde büyüyen sevgimiz olacaktı. Gölgesi ne sana, ne bana yakın; ama insanların en uzağına, en yakın olacaktı…
Artık kelimelerimiz küllendi dillerimizde. O gölge, seni o denizlerin bir tarafına, beni ise diğer tarafına bıraktı. Ne sevdanın, ne yalnızlığın ne de umutların, denizleri aşamadığını gördüm artık. Özlemse, katıp yanına kederleri, nefes aldığım her saniye, senden bana söylenen bir kelime gibi uçup kondu dudağımın ucuna. Şimdi söylediğim tüm kelimeler üşümüş, hepsi kırgın ve yol yorgunu… Ve şimdi, adının tüm dillerdeki karşılığını anarak, diliyorum tekrar. Mutlu kal… Benim hiç olamadığım kadar…