Küçük Polat’ın Aramızdaki Maceraları*
Türkiye’nin en uzun süre en fazla reyting alan dizisi: Kurtlar Vadisi. Rekor bütçelerle çekilmiş onlarca bölüm, etkileyici senaryo, sonrasında gelen sinema filmi… 7 den 77 ye, üniversite gencinden kahvedeki işsiz vatandaşa kadar herkes sevgili halk kahramanı Polat’ı takip ederken, cam ekranın ardında ki hayat bizi hangi alanda ne kadar etkiliyor acaba diye düşünen çok fazla insan yok ne yazık ki. Dizi iki sezon ve bir sinema filmiyle sürüp giderken en sonunda RTÜK inceleme başlattı ve bu sürecin sonunda dizi “yayınların şiddet kullanımını özendirici veya ırkçı nefret duygularını kışkırtıcı nitelikte olması” nedeniyle gösterimden kaldırıldı.
Bir süre önce Polat ve “arkadaşları” kaldıkları yerden ülkelerini kurtarmaya yeniden başladılar.
Peki, neden herkesin merakla beklediği, severek izlediği bu dizi hukukçular tarafından açılan davalarla karşı karşıya kaldı, sanatçılar tarafından eleştirildi, üniversite hocaları tarafından kötülendi?
Hrant Dink‘in Danıştay saldırısından sonra yaptığı bir konuşması var. Diyor ki: “Türkiye’de milliyetçilik yükselen değer olarak gösteriliyor; ama hayır, milliyetçilik aslında yükseltilen bir değer günümüzde”. Yükseltilen bu değer sizce kimler tarafından nasıl yükseltiliyor?
Sevgili kahraman Polat, bir demokratik, sosyal, hukuk devletinde kalkıp kendi kurallarını koyuyor; silahıyla, kurşunlarıyla, kendi kanununu benimsetiyor ve biz de ekranın karşısında büyük bir zevkle izliyoruz. Popüler kültür istesek de istemesek de artık hepimizi bir şekilde etkiliyor. Ve bu kültürün yarattığı kahramanlar gözümüzün önünden gitmez oluyorlar. Sokaklar, okullar, toplumun iç içe olduğu her yerde Polat’a özenen, onun gibi giyinen, onun gibi konuşan insanlar türedi. Bunun en önemli kanıtı silah firmalarının “Polat’ın silahını biz yaptık, dizide kullanılan silahlar bizim ürünümüz” şeklinde reklâmlarıyla bu kitleleri hedef almaları. Zaten bireysel silahlanmayla ve şiddetle başı dertte olan Türkiye’nin Polat Alemdar’ın milli arenada boy göstermesiyle sorunu daha da artmıştır.
Dizinin hitap ettiği kitleye bakınca en çok etkilediği kesim: işsiz, eğitimsiz, ezilmiş ve içinde bulunduğu unutulmuşluktan çıkmak için kandırılmaya hazır insanların olduğu göze çarpıyor. Üret(e)meyen, kendi kimliğini oluşturamayan, yarattıklarıyla kendini ortaya koyamayan bu kesim içimizdeki tahammülsüzlük ve bizden olmayana karşı yer alan bir nefretle birleşince ölümcül boyutlar alıyor. İçindeki şiddet duygusu ve kendini önemli biri gibi hissetme ihtiyacıyla beraber abilerine yaranmak için önemli şeyler yapmaya başlıyorlar. Polat elindeki tek bir silahla dünyayı gayet güzel bir şekilde dize getiriyor. Ne bir bilimi, ne bir kitabı ne de felsefesi var. Kurşunlar kendini ortaya koymaya yetiyor. Zaten etrafta bir sürü entel dantel hiçbir şey yapmayan insan varken, ülkeyi kurtaracak bu sinirli kalabalık, sorgulamadan gelişmiş duygularıyla kullanılmak için kendini hazırlamış oluyor.
Bu süreçten bahseden Hrant Dink öleli 19 Ocak’ta tam bir yıl olacak. Bizim gibi düşünmediği, aynı noktadan bakmadığı için öleli.
Hrant Dink’in davasında olayların aydınlanması adına hiç bir gelişme yok.
Bunun yanı sıra dava dışında birçok gelişme yaşanıyor. Milli duygularımızın ürünü birçok gelişme. Mesela Hrant Dink için bir klip yapıldı. Ülkesini seven bir vatandaş kendince eğlenmek, vakit geçirmek için özendiği şeylerin ve kişilerin ışığı doğrultusunda yaptığını söylediği bu klipte Hrant Dink’in suikast sonrası görüntüleri yer alıyor. Arka fonda çalan müzikse “türüt bir şarkıcının” yaptığı bir türkü. Öldürülen kişiden hala hıncını alamayan insanlar şarkıyla beraber “akıllı ol” mesajlarına devam ediyorlar ve geride kalanlara kendilerinden farklı fikirler savunmaya devam ederlerse sonlarının böyle olacağının söylüyorlar. Bu klip internette en çok izlenene videolar arasına girerken cinayeti işleyen O.S. yargılanmak için mahkemeye getiriliyor. Üstünde “ya sev ya terk et” yazan bir araçla. Kamuya ait bu arabayla, kendi düşüncelerini özel araçlarında ki gibi ifade eden görevliler hakkında bir işlem yapılmak bir yana olayın ne kadar ciddi boyutlarda olduğu da görmezden geliniyor. Mahkeme girişinde ve çıkışında O.S. bir kahraman gibi ilgi görüyor. Ülkenin dört bir yanından tebrik alan O.S. yaşının sanılandan daha küçük olduğu anlaşılıyor. Sanayide üretilmiş gibi aynı düşüncelere sahip çocukların arasına, ezber bir sloganla bir yenisi daha ekleniyor.
Dizinin üzerimizdeki etkisinin sonuçları çoğu kez gözümüzün içine kadar girmiştir; ama bunlara yeterli önemi vermemiş olduğumuz açık. Geçen aylarda İzmir, Bayraklı’da bulunan Saint-Antuan Kilisesi’nin rahibine bıçaklı bir saldırı gerçekleşti. İlk ifadesinde cinayeti şöhret için yaptığını, işsiz ve parasız olduğunu söyleyen zanlı ayrıca Hrant Dink, Rahip Santoro cinayetlerinden ve de Kurtlar Vadisi dizisinden etkilendiğini söylemiş. Toplum olarak içimizde ki şiddet eğilimine karşı çıkmaya çalışmamız yerine bu dizi gibi milliyetçiliği, ırkçılığı savunan hukuk dışılığı özendiren, hatta belki de derin devleti meşrulaştıran popüler kültürün ve onun yarattıklarının esirleriyiz.
Danıştay saldırısı, Rahip Santoro cinayeti, Hrant Dink cinayeti, Malatya’da ki yayınevi baskını, Beyoğlu’nda dövülen Yunan gazeteci içimize işleyen etnik faşizmin göstergeleridir.
Konuyu biraz abartılı bulanlar olabilir, tabi ki de tüm bunların sadece bir televizyon dizisiyle iliştirmek büyük hata olur; ama sadece bizi etkilemiyor diye de zararlarını görmezden gelemeyiz. Bu tip diziler, söylemler, kliplerle bizden olmayana tahammül sınırımız git gide aşağılara çekiliyor ve tek düzeleşen hayatlarımızda tek doğrunun kendimiz olduğunu sanıyoruz. Sınırsızca gördüğümüz şiddetin esiri oluyoruz. Sınırsızlıktan bahsetmişken aşağıda diziyle ilgili birkaç rakama bakmakta fayda var.
Dizinin şiddet içeriği sayısal olarak gösterilebilir niteliktedir. Dizinin 55 bölümü üzerine yapılan bir araştırmaya göre “55 bölümdeki örtülü şiddetin görsel ve sözel kullanımında 296 bağırma, 145 küfür ve hakaret, 131 dolaylı küfür, 174 tehdit, 149 dolaylı tehdit, 161 baskı, 119 dolaylı baskı, 111 dışlama, 127 ilgisizlik, 124 aşağılama, 122 alay, 149 ima ve 113 yerme var. Açık şiddet yöntemlerinin dağılımı da şöyle: Silah kullanma 145, silah gösterme 226, çatışma 111, öldürme 411, yaralama 152, saldırı 137, dayak 147, tokat 155, kavga 175, işkence 110, tecavüz üç, taciz 191, bombalama üç, adam kaçırma dört. Milliyetçiliğin simgeleri de görsel ve sözel olarak kullanılıyor. 55 bölümde vatan kelimesi 128, millet 142, bayrak 240, kan 13, feda olmak, canını vermek, uğrunda ölmek 144, ülke 164, onur, gurur 123, asker, ordu 255, harita 313, din 299, onlar (dazlak, Yahudi, Amerikalı, Kürt vs.) 513, hilal 117 kez geçiyor.”