Türkiye’de Kentsel Yenileme ve Yaygınlaşan Toplu Konutlar*
Türkiye diğer sanayileşmekte olan ülkelerle birlikte konut sorunuyla ve “toplu konut” ihtiyaçlarıyla II. Dünya Savaşından sonra 1950’den sonra karşılaşmıştır. Bunun temel nedenleri ise tarım’ın makineleşmesi böylelikle işçi gücünün kente kayması, kentleri hızla dolduran kırsal nüfusun barınma problemi ve kentlerde hala daha işçiye doymayan hizmet sektörü gösterilebilir. Kentlerin bu ihtiyaçları 2 yolla karşılandı. Birincisi kente rast gele yapılan, var olan imar yasalarındaki aksaklıklardan yararlanıp yapılan yap-sat modeli konutlar. Bu yüzden yasalara uyulmaksızın, standartlar göz önünde bulundurulmayarak yapılan fason inşaat modelleriyle ve bu konutlara rasgele yerleşen farklı sosyo-ekonomik statüdeki insanlarla kentler hızla genişlemeye başladı. İkincisi ise tamamen izin alınmadan yapılan gecekondulardır. Gecekondu bölgelerinin de siyasi çıkarlar uğruna imarlaşması ve yasallaşmasıyla birlikte çevre kalitesi iyice kötüleşen yap-sat bölgelerine dönüşmektedir.
Kentsel Yenileme, kentsel gelişimden de öte var olan sorunlu bölgelerin kamulaştırılmasını ve bu ölçekte kökten değişimini sağlar. Kentsel Donuşum Yasasının kabulünden bu yana pek çok kentte gündeme gelen kent yenileme projeleri oldukça güncel. Bu yaz Manisa’nın Turgutlu ilçesinde staj yaparken birçok kentsel yenileme örnekleriyle karşılaştım. Bu projelerin temel amacı 1970 sonrası kontrolsüz göç almış ve bu oranda düzensiz yapılaşmış Turgutlu’nun konut sorununu gidermek. Şu an bu gibi projelerle ilgilenen kurum ismini çok sık duyduğunuz üzere TOKİ ( Toplu Konut İdaresi). Bu tip konutların çok tutulmamış olmasının nedenlerini de araştırdım, karşıma çıkan sonuç biraz trajikomik. Orada bulunduğum süre içerisinde irtibatta olduğum şehir plancıları bize bir kentsel yenilemeden bahsetmişlerdi. Belediyede halk açık oturumunda proje tanıtılırken orada bulunan insanlar evlerimizi 3 kuruşa sattırmayız bunların yerine yapacağınız apartmanlarda oturmamızın maddi olarak imkânı yok diyerek olay çıkarıyor. Bunun gibi olaylar halkın belediyeye, devlete duyduğu güvensizliğin üzücü ifadeleri. Planlama ise kamu kurumlarının bir uzantısı olarak kaldığı surece ayni güvensizlik bizlere de yansıyacak, yansıyor.
Diğer bir mesele de uygulama surecinin ne kadar sancılı olduğu. Turgutlu’ da dar gelirliye üretilen TOKI konutlarının yüksek maliyeti nedeniyle alıcı bulamaması gibi arz talebi ıskalayan girişimler de kentsel donuşum adı altında karşımıza gelebiliyor.
Üstelik yerlerinden edilen vatandaşın sosyo-ekonomik durumu ve yaşama alışkanlıkları düşünülmeden apartmanlara yerleştiriliyorlar. Bu konuda pek çok doğru alt alta gelmedikçe uygulama boyutundaki bu sancıların yaşanması da kaçınılmaz olacak.
Sonuç olarak biz şehirciler bu gibi birbiriyle çakışan konuları çözmek için eğitiliyoruz. İnsanların düzenli ve huzurlu yaşayabileceği şehirler ve alanlar yaratmak, var olanı güzelleştirmek için karşılıksız çabamızda yolumuzun açık olması dileğiyle… İlerleyen aylarda bu konulara değinmeyi sürdüreceğiz.