8 Mart’ın Önemi – Onur Keşaplı

8 Mart’ın Önemi* 

Günümüzde, içinde sürüklendiğimiz dünya düzeninin yarattığı haksızlıklara karşı ezilen sınıfların ve ezilen ulusların mücadelelerine tanık olmaktayız.  Ancak tüm bunların ötesinde, ezilen bir grup varsa o da dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlardır. Kadınlar ezilen sınıfların da ulusların da içindedirler ancak ilginçtir ki kadınlar “ezen” sınıfların arasında dahi bir  anlamda ezilmektedirler. İster din baskısı ister toplumsal baskı olsun kadınlar binyıllardır ataerkil düzen tarafından yönetilmektedirler. Kadınların  nasıl hareket etmeleri ya da nasıl görünmeleri gerektiğini belirleyen erkek egemenliğindeki toplumsal düşüncedir. Kadın erkek eşitsizliğinin halen devam ettiği günümüzde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün önemi daha da artmaktadır.

8 Mart’ın doğuşunu araştırdığımızda tarih bizleri 1857 yılının New York’unda bir tekstil fabrikasına götürür. Büyük çoğunluğu kadın olan 40.000 dokuma işçisi, emeklerinin tam karşılığını alabilmek ve hak ettikleri çalışma koşullarında üretimlerine devam edebilmek için grev başlatır. 8 Mart günü polisin işçilere saldırmasının ve onları fabrikaya kilitlemesinin ardından çıkartılan yangın sonucunda barikatları aşmayı başaramayan 129 kadın işçi hayatını kaybeder.  Yüz binlerce işçinin katılımıyla gerçekleşen cenaze sonrasında bu vahşet bir daha asla unutulmaz. Ne var ki o tarihî günü ölümsüzleştirmek 1910 yılına kalmıştır. Danimarka’nın Kopenhag kentinde, Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda, Alman Sosyal Demokrat Parti önderlerinden  Clara Zetkin, 8 Mart 1957’de katledilen kadın işçiler anısına o tarihin Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önerir ve bu öneri oybirliğiyle  kabul  edilir. Ülkemizde ise 8 Mart, ilk kez 1921’de, antiemperyalist Kurtuluş Savaşımız sırasında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmıştır. Kadın hakları konusunda, büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk sayesinde seçme-seçilme ve mirastan eşit pay alma gibi haklarda dünyaya öncülük eden genç cumhuriyetimiz ne yazık ki ilerleyen yıllarda bu konuda geri  kalmaya başlamıştır. Günümüzde kadınımız, din baskısı, töre baskısı ya da genel anlamıyla toplumsal baskılar nedeniyle sindirilmiştir. Kadının saç telinden cinsellik çağrışımı alan ataerkil düzen, onların başlarını sımsıkı kapatarak “özgürlük” getirdiğini iddia etmektedir. Ancak iş gerçek özgürlüklere geldiğinde bu kesimlerin sustuğunu görmekteyiz. Kadına yönelik şiddete karşı ağızlarını açmamaktadırlar. Hatta bu hakları dile getirmek için geçtiğimiz 8 Martlarda meydanlara inen kadınlara “meydan dayağının” ne olduğunu gösterecek kadar vahşileşmektedirler. Dünyada sol iktidarlarca yönetilen ülkelerde, ev kadınlarına maaş, sigorta, emeklilik gibi hakların verildiğini okuduğumuzda Anadolu kadınının neden bu haklara sahip olamadığını bir kez daha düşünmeliyiz. Oysaki güzel Anadolu’muz tanrıçaların diyarıdır. Kadının doğurganlığının kutsal sayıldığı bu topraklarda bir zamanlar Ana Tanrıça Kybele hüküm sürmüştür. Yine güzel Anadolu’muzda erkek baskılarına karşı direnen Amazonlar yaşamıştır. Tüm bu değerlerle zenginleşen ve de Cumhuriyetin kuruluşuyla kadına yönelik devrimlere öncülük eden ülkemiz ve onun emektar kadınları bu eşitsizliği, baskıyı hak etmemektedir.

Tüm kadınlarımızın 8 Mart’ını bir kez daha kutlarken insanlığın gelecekte böyle bir güne gerek kalmayacak şekilde eşitliğe ve adalete ulaşmasını diliyorum. Son olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934 yılında kadınlarımıza, milletvekili seçme-seçilme hakkı verilmesinden sonra kaleme aldığı satırlara yer vermek istiyorum.

Bu karar Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir.

Türk kadını evdeki medeni mevkiini salahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatta belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de mebus seçme ve seçilme suretiyle hakların en büyüğünü elde etmiş bulunuyor.

Medeni memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır.”

*https://issuu.com/azizm/docs/edergimart2008

Bunu paylaş: