Başlıksız – Sümeyye Günbaylı

*

Küçük dünyamdan merhaba(lar).

Bu aralar çoğul konuşma takıntım var. Sorun değil, keçilerim ve ben iyiyiz. Keçilerinizle iyi olmanızı dileriz. Şu günkü dünyada, toplumda, ülkede ne  derece mümkün olacaksa, o derece iyi olunuz; ama bir yolu vardır, sağlam kafa kalmanın. Nedir o? Dünyadan el etek kesmektir mesela 🙂 Herkes kesmediğini iddia ediyor şu anda eminim 🙂

Küçük dünyalarımızı kocaman sanıp, kendi mini sorunlarımıza gömüldüğümüzde her şey berbat gibi gelse de, orada (neresi orası?) her şey kendi yaratımımız olduğundan aslında iyinin kötüsü gibi durabilir. Onu bile fark etmeyecek kadar kapalıyız belki de. Peki, şu dünya ve şu halimiz, kendi tekil yaratımlarımızın sonucu mudur? Cevap veriniz(içinizden).

Sinirden, el ayak titremesinden, üzüntüden ağlamaktan vs.Tv izleyemeyip  gazete okuyamadığınız olursa, üzerine gitmeye devam ediniz (bence). Belki, somut bir şeyler ortaya koymanıza yardımcı olur, duygunuzu ve mantığınızı bir kenara atmazsanız.

Somut nedir?( somut bir şeyle cevap veriniz).

Kavramlar üzerinde durunuz.Kelimeler, kağıtta mı kalıyor bakınız..

Eşitlik, toplum, sosyalizm, birey, özgürlük, demokrasi, antagonist vs.. ve bir dünya laf, ne demek bunlar?Ve çok çok başka bir konu gibi duracak  ama.Kadının toplumdaki yeri nedir kadın kimdir?Nerdedir?( feminist değilim).Şiddet somut mudur?Baskı neler doğurur?

Ayaklarımız neden yere basmıyor acaba nesil olarak? Acaba biz aptal mıyız? Gerçekten söyleyecek hiçbir şeyimiz yok mu?

Beyoğlu’nda yürüyorum, hava 18 derece aylardan Şubat. Özlemişim. Anı tazeliyorum bir yandan. Dört bir yanım; mağaza. Top Shop’a dalasım geliyor, girmiyorum. Zaten az param var. Ardından başka bir mağaza, ardından ve ardından… Bu böyle gider. Starbucks, Gloria Jeans tıklım tıklım.Oralardan taşan parfüm kokusu Galata’dan duyuluyor eminim, kahve falan koktuğu yok!! Neyse.. Dayanamayıp AKSESORAYZ a giriyorum. Kırmızı bir şapkaya bayılıyorum, takınca harika görünüyorum (yıl 2008 değil zaten) ( hatta  Isabelle’e bile benzedim!!!). Çok para verip alacağım. Sonra kendime  geliyorum, kendimi aptal gibi hissediyorum. Hoşlandığım şeye bak; paramı yatıracağım şeye bak! İşte bizim nesil: ŞekilJ Ağlamaklı oluyorum, kendime tokat atıyorum içten bir küfürle. İnsanları izleyerek kulağımda müzikle yürüyorum. Analize başlıyorum. Tünele kadar inmişim. Dedim ki, “süM buraya kadar kaç galeri, kaç sergi, kaç kitapçı, kaç sinema geçtin?” Beyoğlu’ndasın; cennette. Mağazalar her şeyi öyle bir yutmuş ki, bizi öyle bir yutmuşlar ki… Sonra başa döndüm, girebildiğim sergiye girdim, kitap aldım Ve Fidel’in Yüzünden’i izledim. Öyle bir günün üstüne çok yakıştı film. “Eee,  nooldu yani?” Diyebilirsiniz..Neyse, filmde eleştirilecek çok şey var belki ama kesinlikle izlenmeli. Bence harika. İzleyiniz ve sorularınıza içinizden cevap veriniz. Belki bir gün somutlaşır cümleler. Bu arada The Dreamers da (film)  olan biten neslimize de laf sokmadır (ben ordan bakmak istiyorum),haklıdır. Sadece konuşuyoruz, aslında konuşsak iyi… Eylemimizle söylemimizin çakışması ayrı tabi. Bu arada dünya, bir köy falan değil. Bir bütün müyüz? İnternet beni size, sizi bana bağlıyor mu?

Keçilerinizle mutluluklar, ben gittim? Beğenmediğinizin yerine, daha iyisini koyabilme yetisi diliyorum; hepimize. İyi olunuz.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergimayis2008

Bunu paylaş: