Dağlarca Şiir*
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın eşsiz anısına…
Şair, 26 Ağustos 1914 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. İlköğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan’da, orta öğrenimini Tarsus ve Adana ortaokulundan sonra girdiği Kuleli Askeri Lisesi’nde tamamlamış ve yine asker olan babası gibi, askerliği seçmiştir. Piyade subayı göreviyle, Doğu ve Orta Anadolu, Trakya’yı dolaşmış ve 15 yıl sonra önyüzbaşı rütbesiyle askerlikten ayrılmıştır.
Daha sonraki yıllarda, İstanbul Aksaray’da “Kitap” kitapevini açmış ve yayıncılık hayatına ilk orada başlamıştır. 1960–1964 yılları arasında Türkçe isimli aylık dergiyi çıkarmış ve ilk yazısı 1927’de Yeni Adana gazetesinde yayınlanan bir hikâye olmuştur. Varlık, Kültür Haftası, Yücel, Aile, İnkılâpçı Gençlik, Yeditepe ve Türk Dili dergilerinde şiirleri yayımlanmış ve 1967’de ABD’deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından “En iyi Türk Şairi” seçilmiştir.
Şairin üslubu, edebî akım veya kişilerin etkisinden uzak, bereketli ve özgündür. Dağlarca’nın sanat anlayışında, sanat eseri, hem bir saat gibi içinde bulunulan zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir.
==Ödülleri==
1979 Cumhuriyet Halk Partisi Şiir Yarışması Üçüncülük
1979 Yeditepe Şiir Armağanı 1979 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü
1979 Türkiye Milli Talebe Federasyonu Turhan Emeksiz Armağanı 1979 International Poetry Forum Yaşayan En İyi Türk Şairi (A.B.D.) 1979 Arkın Çocuk Edebiyatı Üstün Onur Ödülü
1979 Struga 13.(XIII) Şiir Festivali Altın Çelenk Ödülü (Yugoslavya) 1979 Milliyet Sanat Dergisi Yılın Sanatçısı
1979 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat
SEÇME ŞİİRLERİ
DENİZ FENERİ
Uzanmış koca burun açık denize doğru, Lacivert ve gri gecenin değerinde.
Karanlıkla başlar bir dünya sevgisi, Deniz feneri parlar,
Talihe aldırmadan kayalar üzerinde.
Bulutlar birleşir alaca düzlüklerde, Çöker uzak limanlardan bir sis.
Bir sıkıntı başlar karanlığında kaderin, Bildirir, yanınca yanınca,
Ömrün neresindesiniz, aşkın neresindesiniz?
Yüreğin mi daralıyor, yıldız ışığında, Bırak anılar gitsin biraz daha geri.
Ruhu götürmeden vakit yürüyebilir, Düşün nasıl durmuş sabırla yüzlerce yıl, Hep bu benekte bu deniz feneri.
Bak deniz savaşlarına, yaşlı korsanlara, Uçan dalgalara, uyuyan rüzgara bakmış, Bir tek göz kadar kara ve mavi,
Enginle boş,
Kısmetsiz balıkçılara bakmış.
Saçlarında tuz kokan, ölü kokan bir serinlik, Yüzünde bir fırtına tadı.
Durursun yorgun, umutsuz,
Birden bir daha yanıp söner, sevinçle titrersin, Bir şey, belki de yaşaman uzadı.
HASRET
Sevgimi unutmak için seyrederim bir tabloyu, bir mermeri, Ki ne kadar dalsa ruhum yeniden döner geriye:
Okurum düşüne düşüne okuduğun şiirleri,
Senin düşüncen geçerken üzerlerinde bir sıcaklık kalmıştır diye
YALNIZLIĞIM
Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım, Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir. Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir, Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım
Güneşim aydan sarı, yarınım dünden zorsa, Sarsın artık ömrümü tunç kandillerin isi Üşüyen ellerimden tutmalıydı birisi,
Eğer benim gözlerim onları görmüyorsa.
Bir camın arkasında açılıyor güllerim, Havuzum pırıl pırıl… yıkar bakışlarımı. İşler temiz ziyalar suya nakışlarımı; Ruhumun dünyasından eser tahayyüllerim
Rüya rüzgarlarında bir yaprak yalnızlığım Düşüncem bir neydir ki ürperir perde perde Belki bu mısralarım esecek gönüllerde Fakat herkese uzak kalacak,yalnızlığım.