Dizeleriyle Murathan Mungan *
“Kitabı açtığınızda durur bildiğiniz vakitler, başka türlü akmaya başlar saniyelerin toplamı. Yürek göçünüz başlar nefeslerden kelimelere, farklı dünyalara ilerler adımlarınız. Artık eskisi gibi değildir hiçbir şey, siz eskisi gibi değilsinizdir. Peki, bir yazar, bir şair bu kadar bu kadar değiştirebilir mi dünyayı? Evet, değiştirir; yedekleri olsa bile, kaderini yanıltmak içindir, bizzat söylemiştir…”
“Şairlerin dünyaya hâkim olacakları saatler, herkesin uyuduğu saatlerdir…”
Murathan Mungan, 21 Nisan 1955 İstanbul doğumludur. Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tiyatro Bölümü’nü bitiren sanatçının ilk kitabı bir üçleme olan Mahmud ile Yezida 1980’de yayımlanmıştır, daha sonra üçlemenin diğer parçaları Taziye ve Geyikler Lanetler’le birlikte Mahmuh ile Yezida farklı kitaplar halinde yayımlanmıştır. .Sahnelenen ilk oyunu Bir Garip Orhan Veli,1981’de sahnelenmiş,1993’te kitap olarak basılmıştır. Hikâye, roman, oyun, şiir, senaryo ve şarkı sözleriyle tanınan yazarın, bazı şiirleri Kürtçeye çevrilmiştir. (Kalbimin Doğusunda-Li Rojhilaté Dilé Min ve Yılan Yastığı-Balgifa Mar)Yapıtları arasında Dünya Edebiyatı’ndan seçtiği eserleri bir araya topladığı, Ressamın İkinci Sözleşmesi, Çocuklar ve Büyükleri, Kadınlığın 21 Hikâyesi ve dünya yazarlarının “Niçin Yazıyorum?” sorusuna cevap veren denemelerini bir araya getirdiği Yazıhane de yer almaktadır. Radyo oyunları arasında Ölümburnu ve Dört Kişilik Bahçe vardır. Film senaryolarından Dağınık Yatak 1984’te Atıf Yılmaz tarafından filme alınmış, Dört Kişilik Bahçe ve Başkasının Hayatı da kitaplaştırılmıştır. Karışık eserlerini, Meskalin 60 Draje, Soğuk Büfe, Bir Kutu Daha eserlerinde toplamıştır. Onun dışında çeşitli dallardaki eserlerini Murathan 95 ve Elli Parça’da toplamıştır. Şair 2000’den önce yazdığı tüm şiirlerini 13+1’de ve Doğduğum Yüzyıla Veda’da, diğerlerini de Eteğimdeki Taşlar’da yayımlamış, şarkı sözlerini ise Söz Vermiş Şarkılar’da toplamıştır. 2007’de Taş Kâğıt Kumaş adlı oyun kitabını ve sinema yazılarından derlediği Kullanılmış Biletler adlı kitabını yayımlanmıştır. Yazarın, bu eserlerin dışında, Erkekler için Divan, Yüksek Topuklar, Timsah Sokak Şiirleri, Çador, Cenk Hikâyeleri, 7 Mühür, Yaz Geçer, Beşpeşe(5 yazardan biri Murathan Mungan’dır), Yabancı Hayvanlar, Metinler Kitabı, Üç Aynalı Kırk Oda, Yedi Kapılı Kırk Oda adlı eserleri de yayımlanmıştır.
*Yaz Geçer’den KADIRGA
Senelerce,senelerce evveldi;
Bir deniz ülkesinde… ve belki de Birbirine aktardığım defterlerin hepsinde Bu şiir vardı:
Senelerce,senelerce evveldi;
Biz seninle orada,o deniz ülkesinde tanıştık Uzak denizler,uzak yakınlıklar içinde
Bir kadırgada iki korsan Tarih,yarın,ütopya dolu sandıklar arasında Birbirimizi yaralarından tanıdık
Dışı korsan,içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık Konuşamadıklarımız bir bulut kalınlığında Duruyordu aramızda
Oysa konuşsak,ya da dokunsak birbirimize
Çekip gidecekti içimizdeki o korkunç noksanlık Batık gemilerin deniz diplerini saran Umutsuzluğu vurmuştu yüzümüze
Birbirimizden ve aşkın keşfedilmemiş gizlerinden ürküyorduk Bir definenin ikiye paylaştırılmış haritasında
Bilmeden birbirimize doğru ilerliyorduk.
Kara görünmüyordu yokluğumuzda Kara çok uzakta
Sahillerce millerce
Uzaktaydı birbirimizin yokluğunda Neyimiz vardı öfkeli bir gençlikten Mağrur inceliklerimizden
Ve geceler boyu kısık yıldızlar altında anlatılan İhanetlerin kara bilgisinden başka
Biliyorduk geldiğimiz yer Atlantis O yitik ütopya
Gittiğimiz yer de ora Senelerce,senelerce evveldi; Sen yoktun bu aşk başladığında Senelerce,senelerce evveldi; Sen yoktun
Ben de yoktum
Bu aşk başladığında
Bizi yola çıkaran ne varsa, Yol üzerindedir
Öyledir sanıyorduk,
Geleceği seçmeye çalışıyordu kısılmış gözlerimiz Adasız denizlerin ufkunda
Bilge ve hırsız.Çocuk ve katil.Ölüm ve oğul oluyorduk Denizler,meydanlar,kavgalar ortasında
Fırtına bilgisi yoklarken
Çözülmemiş zamanların altın bilmecelerini Bir daha hiç çıkmadık daldığımız karanlıktan Kara ruhların büyük bayramlarından sonra Aşk giz tutmuş tuğra
Aşk 1988
Bir yıldır yoldayız Aşkımız sağlam sularda Aşk 1988
Gideceğimiz yer Atlantis
O ütopya sıla
Ayrılsak bile biliyoruz Başka bir anlamda Senelerce,senelerce sonra
Sağlam,ödeşmiş,mutlu aşıklar için
Bir randevudur aynı yolculukta kadırga Aşk 1992
Ayrılık 1992
Şimdi biliyor muyuz Gömülüp gideni batıklarda Kaç kıyıdan toplanmış taşlarla Batıyordu dibe
Şarap fıçılarıyla,zeytin dallarıyla Yarım kalmış bir gravürde Yelkenleri sönen kadırga batıyordu Sarışın hurmalar,gümüş paralar
Uzak otlar,ipek topları,amber kokularıyla Çıkmamak üzere bir daha
Bir başka mürekkebin kıyılarına Daldığımız solgun gravürden Birbirimize baktığımızda Diriliyordu deniz diplerinde Boğulmuş beyaz kentlerden Geçilen yolculuk
Aynı takım yıldızların altında Dünyaya gelen aşkların benzerliği gibi Başka çağları haber verir kimi denizler Yoksa nereden çıkardı bu rüzgar
Bu zeytin dalları,baş döndüren şarabın kokusu Ağzımızdaki bu hurma tadı
İpeğine uzandığım bu amber nereden Yüreğimdeki dövme çok eski bir gravürden Buluşurdu sessizliğimiz
Okuduğumuz sayfaların derinliğinde Ne zaman sussak
Aramızdan geçerdi hayalet gemileri Karşılıklı kıyılarda aynı denize bakan İki koltuk,iki lamba,iki ay
Aynı pencerenin derinleştirdiği gecede Gemilerin ıslığını dinlerdik
Tek bir söz bile etmeden konuşurduk saatlerce Kapkara hayalet gemileri geçerdi
Geçmişten gelen
Sessizliğin yarattığı sis içinde Kapkara hayalet gemileri Geçerdi gözlerimizin önünde Gecenin içinden
Yeniden döndüğümüz sayfaların derinliklerinde Dilsiz kırılganlığıyla dip iklimi
Yüzeydeki çalkantılarını unuttururdu Gömüldüğümüz denizin
Som bir bütün içindeydik Koltuk,lamba,kitap Sayfasını kapatırken Kahramanı olduğumuz şiirin Ay sönerdi penceremizde
Hayalet gemileri geçerdi uykularımızın içinden Uzun denizlerde yorulmazdı gözlerimiz Birbirimizin güneşine baktıkça
En yeni yerlerimizi birbirimize borçlandık Çünkü aşıktık ,kararlıydık,haklıydık
Bir denize kaç dalga sığarsa
Gün denizini ayıran halatlar
Yaz denizinden geniş melankolisi Issız bir adaya düşecek olsan Hangi şiirleri alırdın yanına Hangi mevsimleri,ikindileri
Çarşafını değiştir denizin sevgilim Tropikal yaprakların,ayın
Yüzüne düşen perçemlerini kaldır Hafızandan bütün lekeleri sil Alışmak çürütür gövdenin derinliğini Hangi denizi seçtiysen o türlü Varlığın kıstırıldığı seyir defteri
Yaz denizini güz denizinden Ayıran halatlar gibi
Çözülür adaların dağınık belleğinden Savat gece çakıllarda şarkısı
Ay ışığıyla ayrılır denizin ipeği ikiye Yalınlığın vurgununda çözülen derinlik
Gövdenin uykulu tarihi
Aydınlanır karasına vurduğu sahile Avucunda tenimin taç yaprakları Kalbimde kalabalık yeminler Vahşiyim,vahşiyiz bu defne günlerinde Çıplaklığımızla dağlıyoruz birbirimizi Gökle karışıyor tenimiz
Kumun zamanlarıyla
Suyun yeniden elde edilmesi Bulutun dumanı
Yağmurun kırbacı Yaprağın buharıyla Sevişmek için değil
Yaşamak içindir çıplaklığın önemi Tanımlara zorlanmış itiraflardan Firar ediyor gövdelerimiz
Bir ejderha uyuyor ay ışığında Ay ışığında uyuyoruz ilk defa
Kendiliğinden yolunu bulan hayvanlar gibi Ateş,hava,su,toprak ve aşk
Birbirimize çıkıyor her defasında Kendiliğinden yolunu bulan Birbirimizin kollarındaki ejderha Gecenin bütün burçları
İnmişti sahile ürperen kumların üzerinde
Hiç görmedikleri bir sabah gibi bakıyorlardı yüzümüze
Gecenin göğsümüzde unuttuğu Bir avuç ay ışığı
Senin göğsünde bıraktığım En derin uykumdu
Orada kaldım Orada kaldı
Ne kadar tutkunduk birbirimize Ufuk daralırdı tenimizin yankısından O kaçak sahil köyü,Kadırga
Şimdi iki ayrı yaz kaldı bize
Birlikte geçirdiğimiz o büyük yazdan Solak defterlerde uğru
Erkek denizlerde mitoloji
Korsan haritalarında define kalbim
Bir senden birçok aşık edindi
Zamanı bizden ayrı parlayan bir şeydi Kanımda kımıldayan tutku
Gecenin sözleşmesindeki mürekkep
Her şeyi aşka ve ateşe dönüştüren derin bir ayindi
Sen gittin
Buluştuğumuz körfezler şimdi başka denizlerin çekiminde Sen gittin
Ama doksan dokuz adın kaldı kalbimde
Ne kadar gitsen de uzağa Vücudumda dolaşıyor zincirin
Kurduğun bütün tuzakları tapınak bildim Tenim çöl tenim çöl tenim çöl
Bedenimi lincine bırakıp çekip giderim çekip giderim Giderim tenim çöl
Aysberg tül
Ne zaman dondu pusula Ne zaman geldik bu iklime
Aramızdaki siste kaybolmuş buzkıran gemiler Kaybolmuş kelimeler
Sen yoksun ben de yoktum Kutuplar kadar yalnızız ikimiz de Rüyamızı emanet etmedik
Hiç uyumadık sığda
Ölümün uykusuna güvenir gibi Bırakırdık kendimizi Birbirimizin düşlerinin yastığına
Aşktı bu,beraberlikti,yol arkadaşlığıydı Ve daha binlerce kelime
Aşk bitmiyor bitmeden Denizi tükenmemiş Kadırga
Bir çifte vav yokuşundan aşağı Doksan dokuz adımın
En güzeli sevgilim Yeniden bulmanın suları
Denizi geçenlerin adımlarından sonra Taş kadar kör taş baskısı gravür
Diri mürekkep Kör aşk,kör levha
Büyük bir fırtınada yıkanmış aydınlığıyla
İniyor hat,güvercin dönüyor bir dal zeytinle Aşk bitmiyor bitmeden
Tükenmemiş deniziyle Masalına dönüyor Kadırga Bir türkü
Meyve bile dalına güvenir Meyve kadar hükmüm yoğ imiş Bir dize
Denizim ben batık aşklarla dolu Bir fotoğraf
Şiirde görünmüyor
Ve görünmeyen nice ayrıntı
Kim bilir ne zaman kendini yazmaya başlamış Başka şiirlere taşmış
Taşırmış içindekileri
Seyir defterinin kazalara uğradığı kadırga Yeni dalgalarla yamıyor
Yarıldığı denizi
Gönderinden ithafını kazıdığı tarihi
Gönderme yaptığı başka denizler yarattı kendine Kimi zaman başka şiirlerin gövdelerinde
Denize açılarak sürdürdü,sürdürüyor kendini Duruyor yürekteki define,korsanlar yaşlandı Deniz zamansız
Ne sen,ne ben,ne şu mai deniz Ne de melali anlamayan diğerleri Senelerce,senelerce evveldi
Senelerce senelerce evvel bir sonraki…