Faşizme Karşı Feminist Başkaldırı: Müjde Ar*
Gerçek adı; Kamile Suat Ebrem olan 1954 İstanbul doğumlu Müjde Ar, Tiyatrocu Aysel Gürel ve gazeteci Vedat Akın’ın kızıdır. İlk oyunculuk deneyimine 8 yaşında bir tiyatro oyunuyla başladıktan sonra çocuk dublajlığı ve çeşitli çocuk oyunlarında oynamaya devam eder. Genç oyunculuğa Nejat Uygur Tiyatrosu’nda geçtiğini söyleyen Müjde Ar, lise döneminde de çeşitli tiyatrolarda oyunculuk yapmaya devam etmiştir. Üniversite eğitimini yarıda bırakıp evlendikten sonra bir fotoromanda oynayıp mankenlik yapmaya başlayan Müjde Ar’a Salih Güney’den Aşk-ı Memnu (Halit Refiğ, 1974) dizisinde oynaması için teklif gelir. 8 bölüm bittikten sonra bir günde star olduğunu söyleyen Müjde Ar’a Yeşilçam’dan film teklifleri yağmaya başlar. Bu süre içerisinde ne yapacağını bilemeyen Müjde Ar bir süre bocaladığını ve kendi kendine “kimim ben? Sinemacı mı, tiyatrocu mu, ev kadını mı?” sorusunu sorduğunu söyler. Örneğin, Ahh Belinda filminde de Müjde Ar’ın canlandırdığı kadın karakter tıpkı onun gibi bu sorular arasında boğulmaktadır.
Müthiş bir ilgi beklediği ilk sinema filmi Köçek (Nejat Saydam, 1975) tam bir fiyaskoyla sonuçlanır. Hafta bile beklenmeden vizyondan kaldırılır. Kadir İnanır’la Baldız (Temel Gürsu, 1975) filminde oynadıktan sonra, Hollywood’da yapılmış melodramların uyarlamalarında oynayarak sinemaya devam eder.
Müjde Ar, Aşk-ı Memnu’da kocasını aldatan ve aşkı seçen özgür bir kadın karakteri canlandırıyor. Bu dizide kendisinden memnun olan bir kocası, özgürlükçü bir sevgilisi ve entrika peşinde koşan bir annesi vardır. Başarısızlığa uğrayan bir karakterdir. Fakat son sahnede, onu ölüme götüren merdivenlerden cesurca çıkarken kabaran göğsü ve açılan saçı, yenilgiye yer vermeyen tutku ve haz dolu bir hikâyeyi sembolize eder. Bu şekilde neredeyse birdenbire bir yıldız olur ve yüzü ülkenin tüm posterleri ve dergi kapaklarını süsler. Bundan sonra Türk sinemasında kadının cinsel kimliği, cinselliği sorgulaması, sevgiyle cinselliği birleştiren bir kadın tipi ortaya çıkar. Müjde Ar, senaryolara ve çekimlere yansıyan bu değişimi şöyle anlatıyor: “Önceleri filmlerde kadınla erkek öpüşürken kamera gülün dikenini çekerdi. Ancak kamera bende kalmaya karar verdi. Küçük küçük öpüşme sahneleri oluyordu. Medya bunu kaçırmadı. Beni yerden yere vurdular. ‘Kaltak’ gibi inanılmaz aşağılamalara maruz kaldım. Türk geleneklerine, örf ve adetlerine aykırıymışım. ‘Acaba doğru mu yapıyorum?’ diye düşünmeye başladım. Ancak sokakta kadınlar yolumu kesmeye başladılar. ‘Çok şükür, oh be! Görüyoruz artık nasıl oluyor.’ İnsanlar o güne kadar öpmek için diken arıyormuş” 1 (Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2006)
Başta, can sıkıcı komedilerde genç kız rolünden fahişe rolüne kadar her türlü karakteri canlandırarak geleneksel bir yol izledi. Film ve senaryo kötü olsa bile, Müjde Ar her zaman, ilginç kişiliğini de ihmal etmeksizin, etkileyici, cesur, gülünç, umutsuz veya üzgün olmayı bilmiştir.
Ertem Eğilmez ile tanışıp Arzu Film’e girdikten sonra sinemanın ve sinema oyunculuğunun ne demek olduğunu öğrendiğini söyleyen Müjde Ar, sinemada para olmadığı için, 1978 yılında İzmir Fuarı’nda şarkı söylemeye başlar. Amacı; geçimini başka bir yerden sağlayıp, sinemada daha iyi işler yapabilmektir. İki yıl sinemaya ara verir fakat 1980 yılında 12 Eylül darbesiyle birlikte fuar kapatılır.
1981 yılında Ömer Kavur’un Ah Güzel İstanbul filmiyle istediği filmlerde tekrar oynamaya başlar. Bu filmler daha içerikli ve kameranın kadının tarafında olduğu filmlerdir. (Dul Bir Kadın, Adı Vasfiye – Atıf Yılmaz. Göl, Ah Güzel İstanbul – Ömer Kavur. Asılacak Kadın – Başar Sabuncu.) Müjde Ar’ın sinemaya girdiği bu dönemlerde Türk Sineması da seks filmleri dönemini yaşar. Müjde Ar bu dönemde kadınların bırakın sinemaya gitmesini Beyoğlu’ndan bile geçmediklerini söyler. Amacı, sinemadan kaçan bu kadınları sinemaya geri almaktır. Tabi Amerikan filmleri furyasından sonra Türk sineması tekrar düşüş dönemine geçer. Bu dönemde Müjde Ar, Şener Şen ve Uğur Yücel ile birlikte kabareler yapmaya başlar. Bundan sonra yapımcılık yapmaya karar veren Müjde Ar, oyunculuk dönemini dörde bölüyor: Aşk-ı Memnu dönemi, melodram ve kadın filmleri dönemi, son olarak da yapımcı olarak Amerikan Sinemasına karşı yapılmış filmler (Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, Ağır Roman, Eğreti Gelin)
Müjde Ar, sürekli düşmüş ya da düşürülmüş kadın rollerinin değişmez bir kimliğidir. Cinselliğini sevginin bir uzantısı olarak kullanmanın yanında intikam için bir silah olarak da kullanır. Filmlerindeki kötü yazgılı kadının yanında kurtarılmayı bekleyen bir kadın da vardır. Kadını ya cinsellikten soyutlayıp bir melek, ya da tümüyle cinselliğin hiçbir boyut ve duygu içermeyen sınırına tutsak eden şeytan konumuna düşüren sinemamız, Müjde Ar’ın değişik, yadsınmayan ve giderek benimsenen kişiliği ile gerçek kadın kimliğine kavuşmuştur. 2
(Burçak Evren, Yeşil Çam’la Yüz Yüze, Açı Yayıncılık Eylül 1995 İstanbul). Sinemamızda ve toplumumuzda kadın; anaçtır, iyidir, koruyucudur ve ne kadar cinselliğini gizlerse o kadar değerlidir. Müjde Ar kadın karakterlerdeki iyi kadın, şeytan kadın gibi keskin çizgileri olan karakterlere son verip iki karakteri aynı anda ilk kez canlandıran oyuncudur. Bu kadın karakterin ortaya çıkmasında toplumdaki kadın haklarının konuşulmaya başlanması ve feminist hareketin oluşmasıdır. Yani seyirci de artık buna hazırdır.
1980’lerde Toplum ve Sinema
70’lerde sinemada bir yandan seks furyası devam ederken toplumsal konuları işleyen film sayısı da artmıştır. Fahişelerin yuva yıkma öyküleri yerini, umutsuz aşk hikayelerine, neden ve nasıl fahişe olduklarına, bu yoldan nasıl kurtulacaklarının cevabını aramaya bırakmıştır. Örneğin bu döneme örnek olarak Müjde Ar’ın oynadığı ‘Asiye Nasıl Kurtulur?’ filmini söyleyebiliriz. (1973)
80ler darbe sonrası siyasi baskı ve yasaklar dönemi olmanın yanı sıra, liberalleşme ve dışa açılma politikaları ile toplumsal yaşamın ve ahlaki değerlerin de değişim geçirmeye başladığı bir dönemdir. Batılı değerler, toplumsal yapının ahlaki değerlerinde çatışma yaratmıştır. Türkiye’de feminist hareket ortaya çıkmıştır. Cinsellik başta olmak üzere o güne kadar konuşulmayan ve kapalı tutulan konular (cinsel taciz, ev içi şiddet, kürtaj…) daha özgür ve bireysel şekilde gündeme gelmeye başlamıştır. Sinemanın, feminist kuramın ortaya attığı bu alanlardan etkilenmesiyle 80’lerde Türk sinemasında ‘kadın filmleri’ türü ortaya çıktı. Özellikle Atıf Yılmaz’ın filmlerinde öykü; kadın karakterin bilinçlenme, özgürleşme, kendi bedeninin ve hayatının kontrolünü ele alma süreci etrafında şekillenir. Bu filmlerle birlikte yeni bir kadın imgesi de ortaya çıkmıştır. Bu yeni imgeyi oluşturan en önemli unsur ise cinselliktir. Bu dönem filmlerinde fahişeler ve fahişelik de değişim göstermiştir. Genelev fahişesine aşağılayıcı gözle değil insanca bakan ‘Ah Güzel İstanbul’un’ ardından filmlerde Müjde Ar’la birlikte fahişelik de sosyal bir içerik kazanmıştır.3 (Türk Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler 5, Deniz Bayrakdar, Bağlam Yayıncılık, Kasım 2006, İstanbul).
“oyuncu olmak başka türlü hayatlarda var olma isteğiymiş”
Müjde Ar