Makaracığın Sevdası*
Bir zamanlar sınırları çok geniş olan ülkenin birinde masmavi iple dünyaya sarılı gelmiş bir makaracık yaşarmış. Makaracık dünyaya geldiği andan itibaren ipten ayrılmaya başlamış. Tek sesini işitip bildiği sahibinin yüzünü görmesi de sarılı olduğu iple ayrıldıktan sonra gerçekleşmiş. Bu sahibini ilk ve son görüşüymüş çünkü sahibi makaracık ipten ayrılınca onu sert elleriyle tutup çöpe atmış. Makaracık, karanlıktan korkar halde ağlayarak çöpten çıkış yollarını ararken, üzerinde rakamların bulunduğu bir saman kâğıdı ona seslenmiş:
- Bu ağlayanda kim?
Makaracık:
- Ben makara. Ya sen kimsin? Demiş, sesin geldiği yöne
- Ben saman kâğıdı. Niye ağlıyorsun?
- Sahibim beni buraya bıraktı. O kadar karanlık ki
- Korkma, demiş ve devam etmiş kâğıt. Birazdan bizi dışarıdaki bir çöplüğe bırakır. İşte o zaman bir yolunu bulur
Gerçektende öyle olmuş. Az sonra sahip gelmiş ve içlerinde bulundukları poşeti dışarı atmış. Sarsıntının korkusunu atlatamayan makaracık bir kedinin poşetin üzerinde gezinmesiyle daha fazla korkmaya başlamış ve kâğıda seslenmiş.
- Kağıt çok korkuyorum. Yardım et!
- Korkma, demiş kağıt tekrardan. Birazdan ona teşekkür edeceksin çünkü buradan çıkmamızı o sağlayacak.
Kedinin birkaç pati hareketiyle poşet yırtılmış ve içindekiler yere dağılmış. Kâğıt:
- Teşekkürler. Bak bu makara, diye seslenmiş
- Merhaba kedicik, bizi kurtardığın için teşekkürler, demiş demesine makaracık ama kedicik o esnada sahibin attığı yiyeceklerle meşgulmüş.
Kâğıt:
- Ee söyle bakalım makaracık şimdi ne yapacaksın?
Makaracık düşünmüş ama gideceği hiçbir yer gelmiyormuş aklına. Tekrardan bir ipe sarılma isteği içerisindeymiş yalnızca.
- Bir ipe sarılmak istiyorum. Bugüne kadar sahip olmadığım renkleri olan bana uyumlu, benim seçtiğim bir ipe, demiş ve devam etmiş. Eğer o ipi bulabilirsem yeni bir sahipte bulabilirim. Hem güzel bir uyum yakalarsak iple beni kullanmaya kıyamaz.
Kâğıt:
- Buna emin değilim. İnsanlar güzele saygı duymuyorlar artık. Her geçen gün güzel dedikleri şey değişiyor. Eskiden kullanılmaya kıyılmaz yumuşacık bir kâğıttım ben ama sadece rengi pembe bir kâğıt ziyan olmasın diye kullanıldım. İnsanlar hızlı karar değiştiriyorlar. Ya sana kıyarsa seni ipten ayırırsa?
- Eğer o ipi bulursam beni ayırmaya kıyamaz!
Kâğıt:
– Peki ya o ip nasıl bir ip? Onu aramadan önce bunu düşünmelisin. Derken sokaktan geçmekte olan sarhoşun biri, dilinde eski bir çocuk şarkısı, makaracıkla kâğıdın olduğu yere kadar gelmiş ve makaraya bir tekme savurmuş.
- Goooool !!!diye bağırmış ardından.
Makaracık tekmenin hızıyla birkaç sokak geçse de bu ona inanılmaz gelmiş. Şeker dükkânın vitrinindeki rengârenk şekerleri görmüş ve en tepede olduğu an:
- Buldum onu kağıt demiş rengi şekerlerinki gibi olmalı. Tüm renklerden biraz katılmalı. Ve ardından top oynayan çocukların bulunduğu bir sokağa gelmiş işte o top oynayan çocukların yukarıya doğru fırlattıkları top makaracığa gelmiş. Makaracık korkudan gözlerini kapamış. Ne olduğunu anlayamadan kendini dalları geniş ve yeşil olan bir ağacın üzerinde bulmuş. Artık makaracık için beklemekten başka çare yokmuş. Ancak şiddetli esen bir rüzgâr ona yardım edebilirmiş. Makaracık rüzgârı beklerken, dallara takılmış olan bir uçurtma görmüş. Üzerinde gökkuşağının tüm renkleri olan bir uçurtmaymış bu. Kuyruğu da gökkuşağı renklerinden oluşan bir ipten yapılmış. O an makaracık şekerleri düşünmüş ve o şekerleri alan insanları. İnsanlar bu şekerlerin rengini andıran ipi sevebilir diye düşünmüş. Ama tek sorun varmış o ipi nasıl alacağı?
O bu sorunu çözmek için düşünürken, karşı dalda bir kuş görmüş ve kuşa seslenmiş.
- Hey bana yardım eder misin?
- Tabi, demiş kuş.
- Bana şurada gördüğün, şekerden renkleri olan ip lazım. Ona sarılmam gerekiyor.
- Peki ya karşılığında ne vereceksin bana?
Makaracık düşünmüş ve:
- Sahip olduğum tek şey bildiklerim ve hayallerim. Bunlar sana yeter mi?
- Onlar senin benim değil ki ama yinede hayal kurabilen bir makara olduğun için sana yardım edeceğim.
Makara buna şaşırsa da mutluluğu baskın gelmiş. Ve gözlerini bembeyaz kanatlarının uçurtmanın olduğu yere doğru çırpan uçurtmaya dikmiş. Kuş ipi gagasına sıkıştırıp çekip koparmış ve makaracığa verip;
- Sarıl bakalım, demiş.
- Beni yere indirebilir misin? demiş makaracık.
Kuş bu isteğini de kırmamış ve makarayı indirip sarılmasına yardım etmiş. Makaracık sudaki yansımasını görünce kuşa dönüp:
- İşte bu! Bu o
- Yakıştı, demiş kuş ve devam etmiş. Benim gitmem gerek umarım istediğin gibi bir sahibin
- Çok sağ ol kuş, demiş makaracık. Sana ipimden birazcık vermek isterdim aslında ama sahibime güzel gözükmek ve kusursuz olduğumu göstermeliyim. Çünkü beni ancak bu sayede
- Umarım sahibin o güzel ipin ve senin değerini bilir. Mutlu kal, deyip uçmuş kuş.
Makaracık kuşun gitmesinden sonra yuvarlana yuvarlana iplerin çok olduğu bir yer armış, ta ki küçük bir kızın ayakkabısına çarpana kadar. Küçük kız makaracığa uzaktan baktıktan sonra eline alıp annesine:
- Anne çok güzel bir ip değil mi? demiş.
- Öyle ama, demiş annesi. Pis o kızım bırak.
Kız annesinin bu sözüne aldırmadan eteğiyle makaracığın tozlanan yanlarını temizlemiş ve annesine dönüp:
- Bak şimdi temiz. Anne gösteri için dikeceğin elbisemi bu ipten yapar mısın? Renkleri ne güzel
Annesinin sert bakışlarına aldırmadan devam etmiş küçük kız biraz da ağlayarak
- Lütfen lütfen lütfen…
- Tamam hadi bakalım şimdi onu bana ver deyip eve doğru yürümeye devam etmişler.
Makaracık bu esnada duyduklarının gerçek olup olmadığını anlamaya çabalamış. En sonunda eve geldiklerinde dikiş makinesinin yanına koyulduğunda anlaşmış duyduklarının gerçek olduğunu. Dikiş makinesinin üstünden tüm gün küçük kıza seslenmiş ama kimse onu duymuyormuş, aslında duymayacaklarını o da biliyormuş. Belki duyarlar hevesiyle seslenmekteymiş sadece. Hava karardığında küçük kızın annesi dikiş makinesinin yanındaki sandalyeye oturmuş ve makaracığı alıp güzelce makinenin üzerindeki ince çubuğa yerleştirmiş. Makaracık tüm gücüyle bağırmış bu kez:
- Hayır beni kullanamazsın. Ben senin için bu ipe sarıldım!
Küçük kızın annesi makineyi çalıştırmış ve küçük kızın getirdiği renkli kumaşı dikmeye başlamış. Kız annesine bir dergi getirmiş ve o dergiyi göstererek bir şeyler anlatmaya başlamış. Makaracık anlattıkları dinlemek istemiş ama dikiş makinenin gürültüsünden hiçbir şey duymamış. En sonunda makine kapanmış. Kız annesine:
- Çok güzel oldu anneciğim çok sağ ol, demiş.
- İyi günlerde giy benim tatlı kızım al bakalım at bu makarayı, bitti artık.
Demiş ve makarayı kızın yumuşak ellerine bırakmış. Kız makaracığı götürüp çöpe atmış. Makaracık çöpün içini keşfederken çöp poşeti bir daha açılmış bu sefer gelen eski bir kalemmiş. Kalem çöpten çıkış yolları ararken bir yandan da bağırıyormuş:
- Korkuyorum! Çok
- Korkma, demiş makaracık ve devam etmiş. Birazdan bizi dışarıdaki bir çöplüğe bırakır.