Anlayamadığınız Kütle Problemi!*
Erkek egemen bir feodal yapının alışkanlıklarını geninde taşıyan bir Türkiye’de, kadını, erkek hegemonyasından kurtarıp kadın ve erkek eşitliğinin sağlanması zorunlu bir hal almıştır.
Hele ki Türkiye’nin içinde bulunduğu son 7 yılda, topluma düşen bu görev daha da büyük bir zorunluluk haline gelmiştir. Kadının toplumdaki rolünü, erken yaşta evlendirilen, evinde oturarak kocasını bekleyen, yemeğini, temizliğini yapan, çocuklara bakan, varsa evde yaşlı, hasta vs. bakımını üstlenen, eğitimsiz, okuyacak da ne olacak mantığıyla gören ve sözüm ona kadını namus objesi olarak nitelendirip sarıp sarmalayıp, içini boşaltıp, üzerine bir barkot yapıştırıp, eşya-mal sıfatını yapıştıran ve tüm bunları halkın geniş kesimlerine benimsetmek amacıyla, çıkardığı yasalarla olsun, yanlı medyasıyla olsun, yurtları; okulları; dershaneleriyle olsun, büyük bir baskı kampanyası başlatan iktidar sahipleri artık kadının uyanışıyla ağır bir cevabı çoktan hak etmiştir.
Kadınıyla ve erkeğiyle…
Kadını eve kapatıp, salt işinin en az 3 çocuk doğurması olduğunu düşünen bununla da kalmayıp Trabzon’da, “3 yetmez 6 olmalı” diyen zihniyet, kadına bu aklı verirken “ev hanımı” olarak sıfatlandırılıp, gün içinde her türlü işi karşılıksız yapan emekçi kadınlara gelir sağlıyor mu? Hayır! Çıkarılan Sosyal Güvenlik Yasası ile koyduğu engellerle iş hayatında yer alan emekçi kadınlarımıza 6 çocuğun geçimini sağlayacak ne bütçe ne de imkân veriyor! Emeklilik yaşı 65 yapılarak, emekli prim gün sayısı 7 bin günden 9 bin güne çıkarılıyor. Orman işlerinde veya tarım işlerinde hizmet verip sürekliliği olmayan işlerde çalışan kadınlar da zorunlu sosyal sağlık sigortasından yararlanamayacak. Emzirme ödeneğini de yataklı tedavide günlük kazancın yarısı, ayakta tedavide ise üçte iki oranında olarak sunup, pazarlık içine giren hükümetin toplumda ve iş hayatında üreten emekçi kadınlara tavrını açıkça görüyoruz! Çıkarılan Sosyal Güvenlik Yasası, geçim derdindeki kadını tüm bu olumsuzluklar ve engeller içinde ,“Nasıl olsa emekli olamam, sigorta primimi bana öde ya da beni sigortalı yapma” mantığına zorlayarak kayıt dışı çalışmaya yöneltecek veya evine kapatacak ve bu en çok kadınların istihdamını olumsuz etkileyecek!
Kadının iş hayatındaki, yargı önündeki, evdeki kısaca toplumdaki rolünün değişmesi ve pozitif ayrımcılık ilkesiyle erkekle eş konuma getirilmesi zorunludur. Okuyan, öğrenen, çalışan, üreten çağdaş, emekçi kadınlarımızın sayısı artmalıdır. Baskının, dışlanmışlığın, ezilmişliğin gölgesinde kalmış kadının artık başkaldırma zamanının geldiğini ve geç bile kalındığını düşündüğümüz şu zamanda kadınlarımızın kurtuluşu adına her türlü mücadelenin destekçisi olunması boynumuzun borcudur.
Sayın adaletten ve kalkınmadan yoksun zihniyet, aklınızın her işe çalışıp da bunda takıldığı, duymamak için naralar attığınız, kabullenmemek için çıkardığınız sağlıksız-sigortasız yasaların arkasına saklandığınız, görmemek için gözlerinizi yumduğunuz, öyle bir yumduğunuz ki, o karanlık içine hapsolduğunuz, ürküp, bir türlü anlayamadığınız kütle problemi:
“İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil
midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin
bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı
kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?”
Mustafa Kemal Atatürk