Söyleşi: Filmmor

Söyleşi: Filmmor* 

Kadının kişiliğinin hala erkekler tarafından belirlendiği, 8 Mart’ın çeşitli mağazalarca indirim günü ilan edildiği bu günlerde erkek egemen bir sektörde yer açıp, seslerini duyurmaya çalışan kadınlara destek olan ve projelerle  varlığını sürdüren Filmmor’dan Yasemin Temizarabacı ile görüştük.

Bize Filmmor Kadın Kooperatifinin kurulum sürecinden ve amacınızdan bahsedebilir misiniz?

Filmmor 2002 yılında sinemada cinsiyetçiliğe karşı kendi filmlerini yapmak isteyen kadınların sinema atölyesinde bir araya gelip Klitorist Nedir? isimli 7 dakikalık filmi yapmasıyla başlıyor. Sokaklarda, üniversitelerde, kafelerde kadınlara ve erkeklere “klitorist nedir?” diye soruyorlar ve bunlara alınan cevaplarla bu filmi yapıyorlar. Woman Make Movie isimli yerle iletişime geçiliyor ve bu sene 7.si olacak olan kadın filmleri festivali yapmaya başlanıyor.

Festivalin yapısından ve bu yılın konusundan bahsedebilir misiniz bizlere?

Festivalde iki bölüm oluyor. Bir kadınlarla ilgili bir konuyu tema olarak belirliyoruz birde kadınların sineması bölümümüz oluyor. Bu yılın konusu da beden. Beden sadece bizim bedenimiz değil ama sadece bedende değil.  Yasalarla yasaklarla dayaklarla engellerle çevrelenmiş bir şey. Sürekli bir utanç halinde sakladığımız kapatmamıza bile başkalarının karar verdiği bir  yer halinde. Bizim dışımızda da birçok şey ifade ediyor. Bizde bu yüzden hem çuvaldızlı hem bol iğneli filmler derledik. Meme belası, karanlık kutu gibi uzun metrajlı filmlerimiz belgesellerimiz ve animasyonlarımız var. Ayrıca her yıl festivallerde söyleşirlerde yapıyoruz. Mesela geçen yıl Ağrı da Namus’u konuşmuştuk. Güzel tepkiler almıştık. Bu yıl da festivalde bedenle ilgili söyleşiler olacak; kadın bedeninin seyri gibi.

Bu festival dışında yaptığınız başka etkinlikler var mı?

Evet. Bu sene olacak olan Atölye Mor ve Kadınların Sinema Atölyesi var. Kadınların sinema atölyesi 2005, 2006, 2007 yıllarında daha önce deneyimi olmamış kadınların ekip halinde ilk filmlerini yapmalarına destek olan bir atölye çalışmasıydı. Burada ekiplerinin ve konularının kadın olduğu filmler yapıldı. Bunlar dışında Kadınların Gözünden ve Namus İçin Neler Çektik film fotoğraf sergisini yaptık. Bir yandan da kadınların yıl içerisinde yaptıklarının kaydını tutup mor gündem adında bir ajanda yapıyoruz. Bizim amacımız kadınların her şeye eşit katılımını sağlamak ve desteklemek bunun içinde medya ve sinemayı kullanıyoruz. Hem kendi ürün ve hikâyelerini yapmalarına hem de bir anlamda kendi tarihlerini kaydetmelerine yardımcı olmak istiyoruz. Kadınların tüm etkinliklerine bizde katılıyor ve oradaki etkinliklerin görsel olarak kaydını tutmaya çalışıyoruz.

MEDİZ (kadınların medya izleme grubu) projesini de desteklediğinizi biliyoruz. Bu gruptan ve faaliyetlerinden de okuyucularımıza bahsedebilir misiniz?

Kadınların medya izleme grubu 25 kadın grubunun toplanmasıyla 2005’te kuruldu. Geçen sene ki organizasyonu biz yaptık. Medyada ki yayınları takip edip incelemeler yapıyorduk.

Geçen yıl daha büyük bir kampanya yapmak istedik. Bu kampanyanın bir ayağı araştırma olarak yapıldı. Galatasaray Üniversitesi’nden bir ekip gazeteleri, radyo ve televizyon kanallarını araştırdı. Çok şaşırtıcı verilerle karşılaştık. Mesela kadınların gazete künyelerindeki yeri %10’lar, televizyonda ise %16’lar düzeyindeydi. Bizde konferansta bu veriler paylaşılıp Türkiye dışından da gelen konuklarla bu sorunlar tartıştık. Ardından da “Reklâmlar da Cinsiyetçiliğe Son” sloganıyla eylem yaptık. Hala da çalışmalarımız devam ediyor.

Türkiye’de kadın hareketi şuan da ne durumda?

Türkiye’nin her yerinde kadın örgütü ve grubu var. Kendi oldukları yerde çok büyük şeyler değiştiriyorlar. Yasal haklarımıza yönelik, şiddete, tacize ve tecavüze karşı hep beraber mücadele edebiliyoruz ve sonucunda çok kazanım elde ediliyor. Ancak bu kazanımların devamını sağlamak zor oluyor. Kanun değişiyor çok seviniyoruz fakat kanunun uygulanmaması sizin sürekli motive olup mücadele etmenizi gerektiriyor. Ayrıca belirtmek lazım bence; kendine feminist demese bile birçok kadın kendi haklarında ve kendi haklarının  kendisine verilmemesinin bilincinde ve kendi olduğu yerde mücadele etmekte illa kendince feministim demek ve oraya katılmak zorunda değil. Kadınların kendi içlerinde bir şeyleri değiştiriyor olması bile çok önemli bir şey.

Sizin mücadelenize katkı da bulunmak isteyen okuyucularımız neler yapabilir?

Ben size destek olmak istiyorum dediğinde çok rahat bir şekilde katılabilir ve herkes tarafından sevgiyle karşılanır. Bir işin ucundan tutmakta, fikir vermekte bir destek bizim için. Film çekimlerine, festival düzenlemelerine üniversitelerde standa açılımları da bizler için destek ama bunu yapmayıp bir mail atması bile bizim için bir güçtür. Çünkü biz kadınlarda kendi yaşamlarını devam ettirmek zorunda kalıyorlar her zaman destek vermek çok kolay olmayabiliyor.

Malum Mart ayındayız. Bizim gibi birçok yerin ilgisiyle karşılaşıyorsunuz özellikle de medyanın bu konuda ki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sadece martlar bize ait gibi görülüyor ve biz mart aylarında nereye koşturacağımızı şaşırıyoruz. Her kanalda bir şey oluyor ve o gün tüm sözümüzü söylemek durumunda kalıyoruz. Ama biz gerek film gösterimlerimizde gerekse kampanyalarımızda sözümüzü söylüyoruz.

Son olarak; kadın sorunlarıyla ilgili biri olarak Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanı olsaydınız neler yapardınız?

Ne kadar ciddi bir soru. Kanunlarda ya da kültür bakanlığının desteklediği projelerde kadınların katılımını destekleyen olumlu ayrımcılık yapılabilir. Kısa ve uzun metrajlı film başvurularında kadınlara belirli bir  kota  oluşturularak bütçe sağlanabilir. Bu sadece sinemada değil diğer sanat dallarında da kadınların katılımını teşvik edici bir rol üstlenecektir.

Bu yoğun temponuzda bize vakit ayırdığınız ve bu keyifli söyleşiyi yaptığınız için teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

Tuğçe Duysak

*https://issuu.com/azizm/docs/edergimart2009

Bunu paylaş: