Piyano Piyano – Sümeyye Günbaylı

Piyano Piyano* 

Bir parça topraktı koyduğum bavula… Kolay olmadı uçaktan serpmek

Şehrin ışıklarına değdi mi, gökyüzünden parça parça dökülüp? Göremedim…

Mide bulantısıyla kapadım gözlerimi Ayağımı yerden kesen aşk değilken.

Göremedim, dünyanın hangi noktasında olduğunuzu Tırnağımın arasında kalan toprakları yıkarken cep tuvalette. Aşk değildi kalbimi ağzımdan fırlatan

Olmaması gerekenleri içinde taşıyan bavulumla bulutlara çıkarken Bir parça topraktı korkutan güvenlikten geçerken.

Kimse bilmiyor, kimse görmedi… Hangi kıtadan almışım toprağı?

Nereye taşıyorum? Kime ne?

Parça parça bırakıyorum yeryüzünden aldığımı, yeryüzüne. Her yolculukta biraz daha fazla alıyorum avuçlarıma toprağı Her yeni yolculukta daha kolay oluyor avuçlarımı açmak Her seferinde göremesem de nerelere düştüğünüzü.

Farklı yönlere oklar çiziyor bedenim. Gün batımı siliyor her günü keyifle

Her şeyden uzakta bakıyorum ufka keyifle

Zihin hiç ummadığımız mesafeleri atlama yeteneğine sahipken Yolculuk hiç bitmiyor.

Sıyrılarak dönüyorum.

Güvenlikten geçerken daha az korkuyorum Toprak azaldı diye mi?

Unuttuğumu sanıyorum.

 

Ait olduğumu sandığım yerde,

Bavulumu açtığımda bir parça topraktı içimi buruşturan. Tozlu topraklı kıyafetleri yıkıyorum hışımla.

Sonraki yolculuğa temiz olmalılar. Farklı noktalara oklar çiziyor bedenim Belimden lastikle bağlı gibi

Hep aynı noktadan hareketle…

 

Bir gün mandalina kokusundan, bir gün deniz tuzu kokusundan başlasam da Nokta aynı nokta.

Ait olduğumu sandığım sabahlar 7 dir. Hangi noktadaki 7?

Kim bilebilir?

Dünya yuvarlak… ve bilmiyorum; hangi noktada bıraktım parçalarını? Hangi şehirde koku?

Hangi odada gölgem?

Zaman silikleştiriyor siluetleri Zihin emiyor ve tüketiyor cümleleri Yürek unutuyor şarkının ritmini Yine de hiç bitmiyor yolculuk.

Özümüzden tenimize sızanlar rahat bırakmıyor belki de. Kimi, dilini bilmediği topraklarda yağmura düşüyor Telefon kulübesi kurtarabilir mi içine yağanlardan?

Kimi, adını bilmediği yataklarda yorgunluğa dalıyor Rüyaları yetebilir mi doyumla uyanmasına?

Kimi, gittiğini bile bilmediği anlarda uçuyor amaçları uğruna Yıllarını verdikleri sürtüyor raylara…

Özgürlük örtebilir mi yalnızlığını? Nicelerimiz oklar çiziyoruz… Herkesin ait olduğu toprağı var Herkesin sahip olduğu toprağı var

Birileri bizden çalıyor… Biz birilerinden… Toprağı yeşertemediğimizde atmak istiyoruz Ağırlığından kurtulmak, hafiflemek adına

Ama hep aynı bavulda bir umutla çalıntı topraklarımızı sularken buluyoruz kendimizi

Yalnızca hediye edilenlerin filiz verdiğini bilsek de Suluyoruz: Kurak ve çorak olanı

Ürkek ama sevecen…

Gitmelerin kurtardığını sanıyoruz.

Bir parça raylara, bir parça otobana, bir parça bulutlara, bir parça da okyanusa. Bir yudum huzur aradığımız

Bir parça tat hayattan.

Yolculuk hiç bitmez mi demiştim? Hiç bitmese…

Toprağın ağırlığını hiç duymasak Hep toprak kalsak.

 

Her toprağın ayrı kokusu var ya… Özledim kokularınızı…

Hele ki yağmur yağıyorken… İşte öyle.

Bir dahaki sefere,

Görebilmeyi umuyorum hangi şehrin ışıklarına deyeceğinizi. Biliyorum; gitmeler azaltıyor.

… Piano Piano…

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiocak2009

Bunu paylaş: