Aşk Güncesi-І*
Affet…
Uyanmamız için bize zaman vermediler. Hep yanlış yerlerde karşılaştık doğrularımızla. Günlüğümüze bile yazamadık içimizden geçenleri, biri bulup okur korkusuyla. Giydiklerimizi inceledik aynada saatlerce, beğenilmek zorundaydık ve de sevilmek. Kendimizi eleştirerek kaçtık eleştirmekten, kimse bize vuramasın diye, önce kendimiz vurduk en acıyan yerlerimize. Gittiğimiz okullarda cesaretimizi nasıl kıracağımızı, evlerde ağlamayı, sokaklarda korkmayı öğrettiler. Dünya için istediğimiz şeylerin içimizdeki gölgesiyle dalga geçtiler senelerce, susmayı öğrettiler. Kalmak istedikçe kovdular, gitmek istedikçe tuttular bizi. Ne zaman hakkımızı arasak, suçu başkasına atmamamız gerektiği söylendi. Sokakta kalan kedi, köpeği almadı sıcak evlerine kimse. Kimsesiz çocukların genetiklerinden şüphe edildi. Sık arayan dertli dostların samimiyetinden şüphe etmeyi öğrettiler sonra, arada kendinizden de şüphelenin dediler. Anılarında kalan birkaç güzel sahneyi hatıra sahnesinin başrolünde oynatanları kınamayı öğrendik, sonraları bizim anılarımız acı vermeye başladı, kendi kendimizi kınamak zor geldikçe attık çocukluğumuzu da, gençliğimizi de pencerelerden aşağıya.
Affet…
Her şeyi bırakıp kaçmak istediğim için, eskiye dönmeyi delicesine istediğim için, bugünü yaşamadan yarına koşmak istediğim için… Uzaklardan biri, sanki senelerdir beklediğim, gelsin diye dua ettiğim, dağ başındaki evin kapısını çalıyor şimdi. Orada kimse olmadığını anlayıp, geriye döner diye korkmak, bir kâbusun neresinde uyanmaktır diye düşünüyorum. Şimdi ne dersin? Tüm risklere rağmen, yine doğruyu bulamamak sonucu bile olsa, kalkıp gideyim mi o dağ başına?
“Âşık oldum…
Bunu şimdiye kadar söyleyemediğim için kendimi şanslı hissederdim hep. Meğerse hiç şanslı değilmişim. Beni artık kimse kurtaramayacak, biliyorum. Bu defa, hayatın tam da ortasında, kocaman bir enkaz bırakıp gidiyorum tüm başarılarıma rağmen. Hayattan birçok şey isteyebilirdim, hayatın benden istediği gibi… Yapmam gereken her şeyi düşündüm zaten, her şey yolundaydı belki, her şey olması gerektiği gibiydi, bunun ne anlamı varsa. Sonra bozuldu işte, sonradan bozuldu. Hayatın hiçbir anına güvenmemek gerekirmiş ya, ben anlıyorum şimdi onu söyleyenleri. 25 sene sonra, sil baştan başlamak ne zordur hayata… Ne kadar imkânsız istediğin karşılığı beklemek birinden…
Bu satırları okumadığını biliyorum, belki o yüzden bu kadar rahat yazıyorum. Gözlerinde, benden ayrı ve benden önce yaşanmış onca seneyi izliyorum sürekli. Seninle konuşurken, dudaklarından dökülen her kelimeyi, yüreğimin yol haritasına yapıştırıyorum bir bir, şehir ismi olarak. Seninle olamazsam, belki o şehirlere yalnız giderim diyorum. Seni, sana anlatırım belki, bir dinlesen.
Saçlarını gördüm geceler boyu. Dokunmak istedim usul usul. Bir gün bana bırakabilseydin kendini, neler yapacağımızı düşündüm. Seninle bir deniz kenarına inip sabahın köründe, martılara simit atmayı, gecelerce seni dizimde uyutmayı, gözlerimi her yeni gün seninle açmayı düşündüm. Bu huzur bana fazla geldi hatta sonra yine bir oda düşündüm, bir masa. Bir yanında sen, tam karşında ise seni sessizce dinlerken, ben…
Bu satırları okumadığını biliyorum; ama okuyanlardan benim için şans istiyorum…”
Lilith