Beyaz Yelenin Taşıdıkları – Onur Keşaplı

Beyaz Yelenin Taşıdıkları* 

Sinema tarihinin önemli yapıtlarından Kırmızı Balon’un Fransız yönetmeni Albert Lamorisse’nin bir diğer ünlü filmi olan Beyaz Yele sıradan bir insan- hayvan sevgisinden öte ideolojik simgeler içeren bir yapıttır. Yazar Rene Guillot’un aynı adlı romanından beyazperdeye aktarılan çocuk edebiyatının bu önemli eseri, 1952 yılında Lamorisse’nin kamerasıyla her yaştan izleyiciye hitap eden bir özgürlük destanı halini almıştır.

Film beyaz bir atın mücadelesini konu almaktadır. At sahipleri ve eğiticiler tarafından bir türlü yakalanamayan Beyaz Yele özgürlüğü simgelemektedir. Özgürlüğü simgeleyen atın renginin beyaz olmasının iki nedeni  vardır. Bunlardan ilki beyaz rengin ve özellikle atlardaki beyaz rengin verdiği asil güçtür. Bir diğeri ise birey hakları ve özgürlüklerinin kazanılmasında öncü olan Fransız İhtilalı’nın bayrağında beyaz rengin bulunmasıdır. Tabi filmin yönetmeninin Fransız olmasının bu durumdaki etkisi son derece büyüktür. Atın birazda kabadayı tipli sahipler tarafından bir türlü yakalanamaması akla direk bireysel özgürlüğü için mücadele veren ve sahiplenilmeyi kabul etmeyen kişileri getirir. Biraz uç bir örnekte olsa köleliğe baş kaldıran ünlü savaşçı Spartaküs  bu filmde akla gelmektedir.

Burada Beyaz Yele bu mücadelesiyle aynı zamanda dünyadaki evcilleşmemiş tek at türü olan Kuzey Amerika atları Mustangları anımsatmaktadır. Mustanglar nasıl onların özgürlüğüne saygıyla yaklaşan Kızılderililerle ilişki kuruyorsa filmde de Beyaz Yele onun özgürlüğüne saygı duyan çocukla yakınlaşmaktadır. Hatta yer yer çocuğun otoritesine bile girmektedir. Ama bu noktaya gelmeden önce Beyaz Yele filmin başında kaçtıktan sonra at sürüsünü gördüğünde onların yanına gitmiştir ve çiftliğe girmiştir. Birey olarak ait olduğu yerin hemcinslerinin   yanı   olduğunu   düşünmüştür.   Fakat   oradaki   büyük   kavga özgürlüğün orada olmadığını hissettirir ve tekrar kaçarak umutsuzca özgür olmanın yolunu arar. Çocukla tekrar buluştuklarında çiftlik sahipleri yine peşlerindedir fakat artık tek vücuda dönüşmüş Beyaz Yele ve sırtındaki çocuğu yakalayamazlar. Buna rağmen peşlerindekilerden kurtulamamışlardır. Sonunda bu tek vücut olmuş özgürlük savaşçıları bireysel özgürlüğün peşinden, başka dünyalar bulmak için, okyanusa yani bir anlamda ölüme gitmeyi seçmişlerdir.

Beyaz Yele filminin sonunda gelen bu durum sıradan bir hüzünden çok dünyamızda tam anlamıyla özgürlüğe ulaşmanın neredeyse imkânsız olduğunu ve buna ulaşmak içinde ruhumuzu özgürleştirmemiz gerektiğini hissettirir. Bu  da başka dünyalara, bu örnekte ölüme, ulaşarak başarılabilir.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiocak2010

Bunu paylaş: