Dersim ve “Medyokrasi” Ateşi*
Aman Allah’ım, neler okuduk neler! Dersim’de yaşananları herhalde Öymen sayesinde yeni keşfeden bir sürü yeni yetme “medyokrat” (yani “mediocre” yetersiz medyanın sözde demokrat papağanı) müthiş makalelere imza attılar. Öymen hep böyle konuşup gaflar yapmalıymış, tarihte hiçbir şey örtülemezmiş, iyi ki bu sayede CHP’nin gerçek yüzü ortaya çıkmışmış, Dersim’de siviller(!) zarar görmüşmüş, bunlar cumhuriyetin kara delikleriymiş ve daha neler neler…
Hadi profesyonel cambazları ve malum “taraf” gazeteleri geçelim. Medyanın ortadaki kesiminde de artık bu ucuz fırsat konvoyuna atlayan onca yorumcu var. Bakın Akşam’da Bir “Akademisyen” hanımefendi neler demiş; “Sakın siz özür dilemeyin Sn. Öymen, zira Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük bir hizmet yaptınız ve görülmesin, bilinmesin, duyulmasın diye sandığa kilitlediğimiz, yok sandığımız bir ayrıntımızı gün yüzüne çıkarttınız”
Bu dostlarımız için tarih medya kulelerinde yaşanıyor herhalde. Kulaktan dolma bilgiler, bir-iki Google araştırması ve hemen en zıpkın şekilde duruma el koyup Öymen’e CHP’ye “bindirme” ve Cumhuriyet’e, hatta Atatürk’e en hafifinden “sataşma”.
En büyük ortak noktaları, fırsatçılık ve tarih yanılgısı: Bugünün şartlarıyla geçmişi eleştirmek, nerede bir yangın olursa, linç kültürü ile üzerine yürümek, geçmiş üzerinde bilgi sahibi olmadan en ukala fikirlere sahip olmak…
Çok teşekkürler! Sizin sayenizde Alevi kardeşlerim Dersim’i öğrendiler! Onlar ki Türkiye’nin en Atatürkçü grubudur, onlar ki Hz. Ali ve Atatürk’ün resimlerini hep beraber asarlar, onlar ki Tunceli’de hep CHP’yi öne çıkarmışlardır, onlar ki yobazlığa geçit vermezler, ülke bütünlüğüne, Atatürk Cumhuriyeti’ne sahip çıkarlar, sayenizde 1937-38 Dersim İsyanı’nın nasıl bastırıldığını öğrendiler!
O kanlı isyanı sanki bir başka ülkenin ordusu mu yaptı da, “siviller” zarar gördü deniyor? Savaşta zarar gören sivil ya da asker, her insan içimizi parçalar, hiçbirimizin kalbi bunlara razı olamaz. Ama bir cumhuriyet ne kolay kurulur, ne de kolay korunur(!). Hele o yıllarda neredeyse her günYozgattaki “Çapanoğlu” ailesi gibi bir isyan vakası çıktığından, (“O işte Çapanoğlu çıktı” deyimi oradan geliyor!) M. Kemal ve arkadaşları sürekli olarak diken üstünde yaşadılar. Ata’ya suikast entrikaları, Şeyh Sait’ler, Menemenler, Dersimler. Bugün Cumhuriyetin tüm nimetlerini kullanan -hem de günümüz şartlarında onlara korkaklıklarıyla ihanet eden– kendini bilmezler, utanmasalar, Atatürk ve silah arkadaşlarını soykırımcı ilan edecekler! Bari kalkın, yaşayan Kurtuluş Savaşı gazisi bulursanız, onları da yargılayın, “sizin ne mal olduğunuzu biliyoruz, kaç Yeni Zelandalı genç kestiniz?” diye!
Dersim İsyanı’nın en haşin bastırılma anlarında komutada kim vardı? Celal Bayar! Bu da işin bu bahtsız bataklığa saplananlar açısından şanssızlığı!
Seyit Rıza’nın İngilizler’e yazdığı vatanı satan mektupları yok mu sayacaksınız? Tarihte kanlı isyanlara hoşgörü ile bakıp, şehit edilen onlarca askerinin ardından zeytin dalı uzatmakla yetinen ülke mi arayacaksınız?
Bugün bu yaygarayı koparanlar ve şürekâlarının çoğunun Madımak’ta aydınlarımız yakılırken tepkileri neydi, hatırlıyormusunuz? “Aziz Nesin suçlu, o provoke etti” diyordu koca beyinli(!) medyokratlar!
Peki, Öymen hata yaptı mı? Bence evet. Kelime seçiminde, zamanlamada, örneklemede hata yaptı. “Analar Ağlamasın” sloganını kendisine karşıt alması, son derece yanlıştı. Saldıranlar tarih yanılgısı dolu ise, Öymen de seçtiği dille en az onlar kadar uyumsuzdu. Çünkü bugünün gençlerini kendisinden fersah fersah uzaklaştıracak daha iyi bir yol seçemezdi. Özellikle liberal medyokrasi “sağcı faşist CHP” imajını körüklerken!
Baykal’ın parti içinde yangını erken söndürememesi, CHP’nin olaylarda diğer eksi puanıydı.
İşte bu gergin ortamda, Alevi gençlerin ivedi olarak bu tuzaktan sıyrılıp, yobazlara yarayan tepkilerini söndürmeleri lazım. Evvelsi gün Viyana’da, Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında çıkan provokatif olaylar çok tehlikeli. Bu tavır ve bölünme Alevilerin miraslarına ihanet olur. Çünkü herhalde gerçekten canları olan Atatürk’ün bu Cumhuriyeti ne mücadeleler pahasına kurduğunu, bu şanssız zamanda öğrenmediler! Ah, Onur Bey ah… Diplomasiyle siyasetin farkı bu mu dersiniz?