Mesih’e Ağıt*
Vakitsiz çekilmiş bir bıçak gibi tuttular beni eşkalime şehirli anlatımlar katmıştım oysa her duyanın kötü bir haber alacağını sandığı sesimi de hiç çıkarmamıştım Yoksulluğumdan tanımazlardı bu kadar üşümeseydim
-Kahrın bir sonu var mıdır?
Ben görmedim
Tıraşı gecikmiş bir yüzle dolaşıyorum belki yüzümün fikridir kirli sakal
Kalbimin var olduğunu her duyumsayışımda onda bir ağrı hissediyorum
yaşamak dediğim gün gibi
-İnsan kendinde de kimlik taşır mı?
Nerede bir kalabalık görsem
eğilip elinden öpüyorum yalnızlığımın, diyordu kaç akşamdır penceremden geçmeyen
intihara meyilli bir kırlangıç Gökyüzünü sorduğumda onu görmek için, demişti ben de kafamı kaldırıyorum
-Bütün anladım’larımı geri alıyorum
ey hayat!
Adından tanıyoruz artık elmayı bir tuhaflık var
tuhaflığın orta yerinde bile
O beklenen çocuk olamadığım gibi babası da değilim
-Kundağımı çöz artık anne giydiğim kefen umuttan biçili
2001
BARIŞA HAYIR
(paralı olmayan askerler parasız ağıtların konusudur)
Dur!
Namlumda zapt edilmez bir mermi Benim olmayan elimin tetiğini zorluyor
Allahtan da büyük emirler almış bir askerim Seni vururum!
Bakma inanmadan söylediğime Seni gerçekten vururum…
Sabaha karşı
Barış ilanları asacaklar Gözlerimin takılı kaldığı duvarlara
Savaş sonrası gelen her barışa Hayır!
Annem de ağlayacak seni vurduğum için
(yol gözleyen annelerin gözünde Mezopotamya hala bir çocuktur)
Ona maviden bahsederlerse Bu çölün bir zamanlar Deniz olduğuna inanabilir
Ölüm bir şey değil, bu hep aklında Anne baba niyetine
Eski bir resim hatırlayacak
Ateşböcekleri tıpkı bu bombalar gibi ışıldarmış Nasıl sevecek, şimdi görecek onlardan birini
Peki şimdi kim ikna edecek kâğıt uçak yapması için Iraklı çocuğu?
Haziran 2003