Aşk Güncesi(2) Aşk İşaretleri
“Hiç kimse bizi, birbirimizi sevdiğimiz kadar sevemez,
Hiç kimse bizi, birbirimizi incittiğimiz kadar incitemezdi…”
Seni gördüm. Tahta bir köprüden geçercesine tedirgin, mavi sularda yüzercesine huzurlu, araladım pencerelerimi.
Önce sesin girdi içeri. En sevdiğim şarkıyı, en sevdiğim ağızdan dinledim sanki. Her harfi en çok senin dudaklarında sevdim ben. Tüm kelimeler, sende yeniden dirildiler. Sonra gözlerini gördüm, kirpiklerinin secde ettiği kara elmas ışıltısını. Gözlerinde uçan kuşlar gördüm, kanatlarında mevsim çiçekleri taşıyan kuşlar. Çok istedim, sadece biri dedim, sadece biri konsun yüreğimin ucuna.
Sana her şeyi ben anlattım yeniden yazılmaya başlamış bir masal gibi. Oysa sen vermiştin tüm kelimeleri, noktalarımı ve virgüllerimi. Sesin dalga dalga yayılarak geldi şehirlerin arasından, hare hare çoğalarak geldi. Sessizliğimi bozdu sesin, gün ışığı oldu saksılarında baharı bekleyen menekşelerime. Seninle ne konuştum, bir bir su verdim hepsine. Senden ne duydum, toprak ektim diplerine. Şimdi yeşillenmelere dair ne varsa içimde, her biri senin sularında büyümekte.
Ben her sabah kilometrelerce yol yürürüm adına ulaşmak için. Burcu burcu kavrulur güneş tepesinde bu büyük şehrin. Sonra gün, güneşle, denizle birleşir, ben yürürüm. Ağaçları yarına döner yüzünü, kuş seslerine döner içimden söylediğim türkülerin uğultusu. Sevdam adım adım grileşir beton yolların kaldırımlarında. İçimde seni taşırım diye daha bir özenirim rüzgâra karşı dururken.
Bunları yaşarken hiç düşünmem yarınımı; çünkü bilseydim dünden bugünü, koşarak gelirdim yaşadığım tüm güzel şeyleri de alarak kollarımın arasına.
Masallar bitmez, sessizlik de.
Ve hakkını vererek yaşamak, her sabah sevmeye yeniden başlamak için uyanmaktır. Yaşamak imkânsızlıklardır delice istediğin. Birilerinden kaçarken, birilerine tutunmaya çalışmaktır.
Sende dağlar var, bende deniz. Yaban çiçekleri taşırsın ellerinde, benim koynumda açelyalar yeşerir. Şehrinden ağıtlar yükselir her akşam, benim sokaklarımda steril acılar yaşanır. Ama ne var ki, ben de dağlarla kır çiçeklerini, senin kadar çok severim.
Şimdi,
Menekşelerimi de suladım; ama dinmedi susuzluğum. Gün ışığına baktıysak da birlikte, ısınamadım… Bir bahçe gerek dedim ömrüme, bir büyük koru ya da bir orman. Gözlerine kara kumrular tünemiş, gizi sakin bir adam…
Lilith
Demedim Ki Demedim Ki
Bu kenti sevdim dedim Benim olsun demedim ki
Sevdim dedimse akşam kızıllığını Gönlüm gibi akıp giden şu çayı Şu ormanı şu denizi şu dağı Benim olsun demedim ki
Vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine Yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları İşte buna sevmek derler dedimse
Çattımsa acıların en güzeline Yedirdimse uykuları o tatlı kuşa Benim olsun demedim ki
Bu akşam kan kırmızı şarap istiyor canım Bu akşam dünyanın bütün şarkılarını Bu akşam dünyanın bütün özlemlerini
Bu akşam beni yalnız bırakın
Bu akşam yalnızca onu düşüneceğim Onu ve kendimi yalnızca.