Bir Yontunun Düşündürdükleri – Adnan Binyazar

Bir Yontunun Düşündürdükleri*

İyi yazar Onur Caymaz’ın sitesinde gördüm sözünü edeceğim yontuyu. Yontuda kol-omuz-sırt-kalça-bacak kaslarının özellikle belirginleştirildiği çıplak bedenli Atatürk, olağanüstü gücüyle, dev bir makine dişlisini çeviriyor. Yontunun altında şu yazı var: “İşleyen demir ışıldar!”/ Makine Dişlisi Çeviren Atatürk (Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası Bakım Atölyesi).

İlkokulda bir öğretmenimiz vardı. Türkiye’nin kalkınmasına değinirken en başta Devlet Demiryollarını, Sümerbank Kayseri Bez, Turhal Şeker Fabrikalarını anardı. Üstünü başını, ayağına giydiği pabucu göstererek “Bende ne görüyorsanız tümü Sümerbank’tan, yani yerli malı!”der, övüncünü göğsünü kabartarak belirtirdi.

Bir yurttaşın, ülkesinin emek gücüyle var ettiği ürünlerle övünmesi ne yüksek bir duygudur! Günümüzde ise genci yaşlısıyla, kadını erkeğiyle nice insan, üstüne marka vurulmuş süprüntüleri giymekle övünüyor…

Sümerbank 1933 yılında Atatürk tarafından kuruldu. Kurumlaşmada “uçlu sistem”i uygulamaya sokan da Atatürk. Köy Enstitüleri gibi dünyada ilk bizde görülen uçlu sistem, üretim için gereken makinelerden, fabrikalardan, satılmak üzere üretilen malların sergileneceği mağazalardan oluşan dev bir kuruluş. İşleyiş, biriken nakit para, adı Sümerlerden gelen banka sistemiyle sağlanıyor: “Sümerbank”!

Ne yazık ki ortada artık böyle bir banka da yok, uçlu sistem de. Her şey birkaç milyon liraya dış ülkelerin ya da içeridekilerin para babalarına satıldı. Ne acı! Sümerbank binalarının eğlence yerlerine dönüştürüleceği yazılıyor gazetelerde. Belki o binaların içinde ardiyeye dönüştürülenler bile olmuştur…

Yazılıp çizilmiyor değil ne ki kimsenin kulak verdiği yok! Devletçilik dediğimiz düzenin bir jeton kadar değeri kalmadı. Ülkemiz işporta pazarına döndü. Her hükümet halkın geleceğini kararttığını düşünmeden çözümü özelleştirmede buluyor. Halkın gücü de birilerinin cebini doldurmanın önünü kesmeye yetmiyor artık.

Bir mala herkes sahip olabilir; en başta devlet malı olmak üzere, marifet onu ömürlü kılmakta… Yazıyı yazarken Makine Dişlisi Çeviren Atatürk yontusundan gözümü ayırmadım. İçimden de Dede Korkut anlatılarının sonunda geçen “Hani o dediim bey erenler!” sözünü yineleyerek Atatürk’e özlemimi dile getirdim:

Hani, tarih içindeki kültürel kimliğimizin temelinden araştırmaya koyulan Türk Tarih Kurumu?

Hani, Türkçe’nin kök varlığından sözcükler üreterek düşüncemize, duygumuza, insanlığımıza çağdaşlığın yolunu açan Türk Dil Kurumu?

Hani, dünya tiyatrolarıyla eş düzeyde oyunların, operaların, balelerin oynandığı Büyük Tiyatro, Atatürk Kültür Merkezi?

Hani, o tiyatroları aratmayacak düzeyde AST’lar, Kenterler, Gülriz Sururi-Engin Cezzar toplulukları?

Hani, devlet terbiyesi ile eğitilmiş yöneticiler, bürokratlar, serbest meslek sahibi bayanlar, baylar?

Nice değer bilmez, beden yokluğunu, ruhun da yokluğu sanıyor. “Cumhuriyetine kastetmek” isteyenler, çevirdiğin çarkın işleyen demirini paslandırdılar, şimdi de içte ve dışta, ülkemizi parça pörçük etmenin yollarını arıyorlar.

Ülkeyi din bezirgânı cemaatlerin kara kini sardı, adalet mülkün temeli olmaktan çıktı!

Korkut Ata’nın “ecel aldı yer gizledi”dediği başını kaldır da gör; gör “fani dünyan”ın kimlere kaldığını!..

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiekim2010

Bunu paylaş: