Yaşamı ve Yapıtlarıyla Şükran Kurdakul*
Hayatı:
Şükran Kurdakul da, Türkiye’deki her “iyi” şairin de başına geldiği gibi, bolca tutuklama görmüş, bolca sıkıntılar atlatmıştır. 1927 yılında doğan şair, İzmir, İstanbul ve Balıkesir’de yaşamıştır. Kurdakul, Yelken adlı derginin yayın yönetmenliğinin yanı sıra, Ataç ve Eylem adlı dergilerin yayımcılığını da gerçekleştirmiştir. Daha sonra Ataç yayınevini kurmuş ve yönetmiştir.
Toplumcu şiirleriyle ünlü bir şair olarak bilinen Kurdakul, 2004 yılında hayata veda etmiştir.
Eserleri:
Şiir
- Tomurcuk (1943)
- Zevklerin ve Hülyaların Şiirleri (1944)
- Giderayak (1956)
- Nice Kaygılardan Sonra (1963)
- İzmir’in İçinde Amerikan Neferi (1965)
- Halk Orduları (1969)
- Acılar Dönemi (1977)
- Bir Yürekten Bir Yaşamdan (1982)
- Ökselerin Yöresinde (1984)
- Ölümsüzlerle (1985)
- İhtiyar Yüzyıla (1997)
Öykü
- Tanığın Biri (1970)
- Beyaz Yakalılar (1972)
- Onların Çocukları (1975)
Oyun
- Zindandaki Şair (1991)
İnceleme-Araştırma
- Sosyalist Açıdan Türk-İş Yargılanıyor (1966)
- Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (1971)
- Çağdaş Türk Edebiyatı Meşrutiyet Dönemi (1976)
- Namık Kemal (1977)
- Çağdaş Türk Edebiyatı Cumhuriyet Dönemi (1987)
- Şairce Düşünmek (1990)
Ödülleri
1982 Nevzat Üstün şiir ödülü (Bir Yürekten Bir Yaşamdan ile)
BENDEN SOR
Bunca acının çiçeği içimde büyüdü Mahpushane saksılarındaki baharı benden sor… Kulak ver gecenin sessizliğinde ağan sese, Ölümcünün böldüğü uykuları benden sor.
Silahlar doğanın yüreğini arıyor durmadan,
Bu kan kokusunun ürettiği soruları benden sor… Gördük ki, türkülerin sonu yok dilimizde, Kopup geldikleri dağları benden sor.
BİR ÖYKÜYDÜM SADECE
Edremit’in Tahtakuşlar köyünde sağdıcım, Zeytin ağaçlarından denize doğru rüzgârlanan Dargın bakışlarınızı uykularıma çizerek Zamanı böldüğüm dağ yollarında,
Gerçeği kendi yüreğinde kanayan Çaresiz bir yolcuyum, oraya doğru Bir öyküydüm,
Gözlerinizde yazıla yazıla. Bakın bakalım,
Bir akşam sesi gibi ürkek
Nice anahtarın kilitleyemediği gözlerime.
Susun bakalım,
Sordukça yüreklendirmek için sizi. Alın bakalım çocukluğu, gençliği, kanı Kırk yılın sömüre sömüre bitiremediği. Bir vuruşta dağları devirip yol açan
Edremit’in Tahtakuşlar köyünde sağdıcım. Bir öyküydüm, sadece..
Bir kahve sohbetinde söyleye söyleye Kendi dudaklarında kanayan.
DALGIÇ
Kendi denizlerimin dalgıcıyım ben Bir alışkanlığı sürdürür gibiyim belki Soluğum son aşamalarına geldi
Geçtim durdum bilincin dehlizlerinden. Bahçeler mi yoktu, eski ve yeni Şarkılar mı, anılara benzer
Gemiler mi yoktu, küsmüş yelkenleri Gözümün önünde eriyip gittiler.
Bilirdim çizgen neresiydi, yol neresi Dalardım mavilerin güneşle buluştuğu yerden Hevesleri, coşkuları, sevinçleri
Ben yaratmışım gibi dökerdim içimden. Ne varsa doğayla aradığım uyumda Çiçeğe durmuş ağaçlar gibi iyimser…
Ve sesinin masalında sevdalı,
Bize özgü sözcükler getirdim koynumda. Kendi denizlerimin dalgıcıyım beni
Bir alışkanlığı sürdürür gibiyim belki Soluğum son aşamalarına geldi, Gidiyorum içimdeki sesin peşinden.
DİYORUM
Durdum baktım, içlenmekse herkesler içleniyor Durdum baktım, herkes ince, herkes kırık
Nöbet gecelerinde saatler sabahlamak bilmiyor Ampul sönük, yürek garip, tavan basık
Beri yanda bir sıra iplik çıkar Bir sıra iplik girer
Beri yanda ayakta durmamak ister artık Bütün tezgâh başındakiler.
Durdum baktım, içlenmekse herkesler içleniyor Bir diyorum, göz kapaklarına yazık
Bir diyorum diz kapaklarına Düşüversem evimin sokaklarına bir Bir diyorum Asiyemin sıtma iğnesi Bir diyorum yoksulluğun buncası Bir diyorum onca dokumanın parası Elimize binde kaçı verilir
Durdum baktım, içlenmekse herkesler içleniyor Ampul sönük, yürek garip, tavan basık Hikâyeler gazetede aynen devam ediyor Dinmemiş göz yaşları Ferdane teyzenin Postacının çantasına merak boşuna
Radyolara boşuna kulak veriyor Bir diyorum, göz kapaklarına yazık Bir diyorum Asiyemin sıtma iğnesi Bir diyorum yoksulluğun buncası Diyorum yetmeli artık.
ELİNDE SENİN
Gecenin karanlığında bir yol bul Sokağımı ara, yokuşumdan in Gölgemi görürsen penceremi vur Anıların feneri elinde senin.
Bezginlik mi saran kentimi, Burama kadar dayandı işte…
Mağaralara kapanmış gördüm kendimi Haramiler arasında bütün gece.
Neyi bildik acılarla gelen, Kapattı kapımı, penceremi… Işığını söndürdü, tuttu elimden, Sayrılıksa bu, n’apacağı belli mi?
Gecenin karanlığında bir yol bul Sokağımı ara, yokuşumdan in.
Gölgemi görürsen penceremi vur, Umarların feneri elinde senin.
KIRIK DEĞİRMEN
Bir içimin alacakaranlığında dayanmak meselesi, Bir bu fena İstanbul akşamını yaşamak
Nice odaların kapanmış penceresi
Gene bana iniyor yalnızlığıma sığınmak. Gene benim, şimdi tek başına, sonra beraber.
Bir yanım mağrur sağlam, bir yanım gücüme gider. Bir yanımda karşı koyma, bir yanımda ezilmeler.
İkili tutkular gibi canıma okuyacak.
Her şeyler devam eder bu bildiğim gidişte. Evli evine giderken yolcu yoluna.
Ne rüzgârlar yapacağını yapmış ki bana
Kırık değirmenler gibiyim, dönemiyorum işte.
YORGUN YÜREK
Bir solukta yaşadım ve tükettim tümünü
Bir solukta gördüm elli üç yılda gördüğümü… Sonunda yorgun yürek “duy…” dedi işte, Sessiz sedasız gidilecek günü.