Hadi Beni de Engelleyin, “Porno” Dedim*
Bir süre önce bir film izlemiştim. Başrolünde Al Pacino’nun oynadığı “And Justice For All” adında, Amerikan adalet sistemine önemli göndermeler yapan bir filmdi. Filmde zenci bir travesti, hırsızlık yapan kuzeninin yanında, onun hırsızlık yapacağını bilmeden dururken polisler tarafından yakalanıyor ve suçu olmadığı halde tutuklanıyordu. Ve sadece yetişmeyen bir belge yüzünden 1 yıl hapis cezası alıyordu. Ama asıl üzücü olan zencinin kurduğu şu cümleydi: “Evet, bilirsiniz. Aynasızlar her gün bir zenciyi hapse atmak zorunda hissederler.” İşte bu cümle ayrımcılığın ne boyutta olduğunu açıkça anlatıyordu. Filmi izlerken, iktidardakilerin “Türkiye’yi, Küçük Amerika yapma” açıklamasının ardındakini anladım ve giderek adaletsizleşen ülkenin giderek onlara benzemesi aklıma geldi. Düşünün son birkaç ayda yaşananları: Eleştirel bir kitap yazma çabasındaki ve muhalif duruşlu iki gazetecinin şuan bir terör örgütü üyesi olmakla suçlandığını hatırlamak zor olmuyor. Sınavlardaki şifre, hata, “kayırma” almış başını gidiyor. Daha birkaç önce yaşanan 22 Ağustos’taki yeni düzenlemeyle internete getirilecek filtreler ise, özgürlüğümüze vurulan ne ilk ne de son darbe olacak. Kim bilir yakında nelerle karşılaşacağız.
Bu olanları hangimiz umursuyoruz? Yine sadece muhalif olanlar mı, yoksa iktidara oy veren yüzde 46’nın içinden de umursayan var mı? Onu 12 Haziran’da göreceğiz ancak şöyle etrafınıza bir baktığımızda pek de umursayan yok gibi görünüyor. Ben birine, bunlardan bahsederken o bana “benim karnım doyuyor mu? 10 sene önce doymuyordu ama şimdi doyuyor” diyebiliyor. Ya da ben ona “İyi de, Türkiye’de her altı insandan birisi açlık sınırının altında” dediğimde, o bana “Abi bırak bu işleri. Ekonomi iyi gidiyor, siz görmek istemiyorsunuz. Adamlar ne projeler üretiyor. Görmüyor musun?” diyor. Bizim güzel halkımız ortada dönen rantı, haksızlıkları, yanlışlıkları umursamıyor. Bizim güzel halkımızın derdi boğazına giren ekmeğin artması. Bu hayatla boğuşan insanlar için geçerli. Bir de sevgili “Zengin tabakası” var tabi. Onlar ise 3’ünü 5’lemek, 5’ini 10’lamak derdinde. Onların işi de memnuniyetle (!) görülüyor ve görülmeye de devam edecek.
Hazır internet demişken, sahiden nereye gidiyoruz? 22 Ağustos’tan itibaren artık istediğiniz siteye istediğiniz gibi girip istediğiniz yorumu “sosyal medya”da yapamayacaksınız ve büyük ihtimal artık kontrol edilebilir olacağız. Google’a “porno” yazıp çıkan bütün siteleri engelleyen bir sistemimiz varken kafamızın yeterince rahat olması (!) gerekmez mi? Hem standart pakette bir değişiklik olmayacakmış. Rahat olalım. Yoksa şimdi ben porno dedim diye bizim sitemizi de mi kapatacaklar. Olmadı sayın başbakanımız bize yollar gösterir. Ktunnel olmazsa, dns olur o da olmazsa başka bir yol gösterir. Allah kendisine zeval vermesin. Ah unutmadan bir de şu açıklama var: “Bu aylar önce yapılan bir şey. Niye şimdi abartılıyor.” Bil bakalım niye abartılıyor Sayın Acarer. Yaşasın yeni demokrasi yolumuz! Her yerde demokrasiden dem vuran bu adamlar (Sürekli adamlar diyorum çünkü ortadaki birkaç kadın da adam zihniyetinde olduğu içindir) demokrasiyi sadece para, binalar dikmek, çılgın olmak he bir de sağda solda “artizlik” yapmak sanıyorlar.
İşte bu yüzden Türkiye olması gereken yerde. Ne kadar daha ileri bir ülke olmayı istesek de; halkın her tabakasının bir noktaya odaklanması (sadece kendini düşünen bir odak noktası), protestoların desteklenmesi yerine kösteklenmesi, medyanın istediği yolu çizmesi sebebiyle daha fazlasını hak etmiyor zaten. Tek çare ise ortada görünmeyen “büyük düşünen insanların” ortaya çıkması ve onları da seçecek bir kitle. Bu da günümüzde mümkün görünmüyor. İktidardan zaten böyle bir beklentimiz yok. Onlardan aslında hiçbir beklentimiz yok. Çünkü beklenti oldukça “sıvamaya” devam ediyorlar. Muhalefetteki üç isimden birisi Arşimed’in bile kafasını karıştırmakla meşgul, diğerinin de başı varolan 3–5 projesini bile insanlara anlatamamakla dertte. Parti tabanının dışına çıkmakta zorlanıyor çünkü bugüne kadar kaybedilen güveni sağlamaya çalışırken kafası karışıyor. “Biraz ondan alayım, biraz bundan olsun” düşüncesi partiyi ideolojisinden saptırmaya götürürse tabanı da partiye sırt çevirebilir. Üçüncü partinin hedefi ise sadece tabanı gibi duruyor.
Belki istediğimiz yeni düşünceler değil. Sadece sağlam düşünceler. Aksi olmaya devam ettikçe Türkiye kısalmaya devam eder ama uzamak, gelmeyen gelecekte kalır.