Terbiyesizim, Evet! – Gökhan Baykal

Terbiyesizim, Evet!* 

 

UYARI: Az sonra okuyacağınız yazı 18 yaşından küçükler ve küfürden haberi olmayanlar için bünyeleri zedeleyici unsurlar barındırmaktadır ve bazı felaketlerle dalga geçiyor izlenimi vermektedir lakin öyle değildir. Hala  okumaya devam etmekte ısrarlıysanız – ki ben bunu tavsiye ederim – meydana gelecek sorunlardan yazan kişi ( yani ben ) sorumlu değildir, neden? Çünkü  başta adam gibi uyardım. Sonra bana gelip “ yok çok küfür var, yok şöyle, yok böyle “ diye çemkirmeyin, küfürün kralını görürsünüz vallaha.

Arkadaş ülkede yönetim yavşaklığı, oturduğu makamın ne olduğunun farkında olmama, işkembe-i kübradan bilimsel açıklamalar yapma denyoluğu tavan yapmış durumda. Japonya da akıllara ziyan bir felaket yaşandı 8.9 luk deprem oldu, dünyanın şaftı kaydı yörüngesi değişti Japonya fiziksel olarak yerinden oynadı Tsunami yüzünden binlerce insan yaşamını yitirdi 8.9 luk depremden ziyade Tsunami yok etti insanları. Japonlar artık binaları neyle yapıyorsa depremin şahı gelse yıkılmıyor. Ama nasıl olduysa Fukuşima Nükleer Santrali’nin götü başı ayrı oynadı ve dünyanın en büyük nükleer sızıntısı insanlığın başına tebelleş oldu. Bildiğiniz üzere nükleer sızıntı dünyada çabucak yayılabiliyor radyoaktif bulutlar vasıtasıyla, herkes Japonya’yı unutup kendi götünü kurtarma derdine düştü. Santralin soğutulması için kamikazeler devreye girdi vs, esas bahsetmek istediğim konuya gelmek için bir araba cümle  kurdum.

Mevzuumuz şudur ki Türkiye de nükleer santral yapılmak isteniyor ve devlet erkânı bu konuda çok fena ısrarlı. Ya hepimiz bu ülkenin evladıyız, az biraz izan sahibi olan adam bu ülkede bu işin olamayacağını anlar. Bu ülkede hala deniz kumuyla inşaat yapanlar var, bu ülkede Haydarpaşa Garı’na tadilat yapacağım diyerek ihaleyi yandaşlarına peşkeş çekenler ve canım garın yanmasına sebep olanlar var, bu ülkede 1999 depreminde binlerce insanın ölmesine sebep olan caniler var, varoğlu var sizin anlayacağınız. Çüküm kilovat enerji üreteceğiz derken ülkenin yedi ceddinin canına okunma gibi bir durum var ortada bana sorarsanız. Yenilenebilir enerji kaynakları dünya çapında kabul gören ve kullanılan yöntemler. Ülkenin güzelim topraklarına sikim sokum hilkat garibesi gökdelenler, alışveriş mağazaları vs dikeceğimize insan için gerekli, doğaya uygun yapılar yapmak daha mantıklı sanki. Dünyanın gidişatından ibret alacakları yerde, parayı nasıl cebellezi yaparız peşindeler, saygılarımı arz ederim efendim.

Gelelim diğer mevzulara… Japonya depreminden sonra Sarıgül Mustafa  “bizim Şişli’ye evelallah bir şey olmaz icabında Japonya daki gibi bir  depremde” diye çok sağlam bir mavra sıktı. Japonya’daki gibi bir deprem olsa bırak Şişli’yi bütün ülkenin şakülü kayar Allah muhafaza. Ya işkembeden sallanır da bu kadar sallanmaz be aziz kardeşim Sarıgül. Jöleden bünye hava almıyor tabi, sen de haklısın. Kısa zamanda jöleden vazgeçerseniz sizin önünüz açık benden söylemesi.

“Tüpgaz da tehlikeli kullanmayalım mı?” , “Bekârlıktan ölenlerin sayısı nükleerden ölenlerden fazla” , “Obez değil şişko diyelim” size de tanıdık gelen bu cümleleri kuran kişiler tarafından yönetildiğimizi biliyorsunuz değil mi? İlk cümleyi kuran kişi milletin cebinden sigara araklamakta master derecesine sahip T.C Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan. İkinci ve üçüncü cümleler muhtelif bakanlardan, isimlerini hatırlamıyorsanız girin haber sitelerine oralardan öğrenin her şeyi benden beklemeyin. Abi, yaşanan kafaların farkındasınız değil mi? Bu cümleler, bünyeler gayet normalken kullanılıyor ya acayip hastasıyım. Ben bu cümlelerden birini televizyona çıkıp söylesem ağzımın ortasına şıpıdık tuvalet terliğiyle vura vura Quasimodo’ya çevirirler Allah çarpsın. Bir ülkeye falan dalmamız gerekse, dalma emrini vermeye yetkisi olan kişiler bu cümleleri kuranlar ona göre ayağınızı denk alın. Atara atarla cevap vermeyin, ne  diyorlarsa he deyip geçin, maazallah alıverirler sizi de içeri ergenekondomdan görürsünüz ebenizin örekesini en planje açıdan.

İki büyük skandal yaşandı… 1.si basılmamış bir kitabın taslağı toplatıldı ve elinde bulundurup da yok etmeyenlerin suçlu konumuna düşeceği söylendi. Gündemden bihaber olanlar “yok artık” falan gibi şaşkınlık ifade eden nafile cümleler kuruyordur ama maalesef gerçek. Bu olayın dünya tarihinde ilk olma gibi bir durum olabilir ama bundan tam emin değilim ki zaten her şeyden emin olsam böyle gerzek gerzek terbiyesiz yazılar yazmam. Bir kitap, daha doğrusu kitap taslağı, fikirleri alınsın diye kimi gazeteci ve yazarlara gönderiliyor, kitap taslağını hazırlayan kişi yani Ahmet Şık cezaevinde ama milleti nasıl korkuttuysa adamın bıraktığı ayak izlerini bile yok etmeye çalışıyor sayın ultra mega süper düper yetkili savcımız. Ee işin ucunda İmam varsa, kadrolaşma  varsa bazılarının tırsması normal gibi. Taslağı okuma fırsatım henüz olmadı – malum hem iş güç hem de çok okuyan bir bünye olmamak mani oluyor böyle şeylere- ama cemaatin kadrolaşması, polis teşkilatını kafa kola alıp cemaat adamlarını içeri zerk etmesi gibi derin ve mühim mevzular içerdiğini biliyorum yazılanlardan ve konuşulanlardan. Aslında işin aslı, kendi korkuları yüzünden kitap taslağını yok etmeye çalıştılar lakin devir internet devri, 3-5 gün sonra internet ortamına salıverildi kitap taslağı ve binlerce kişi tarafından okundu. Böyle bir işlem yapmasalardı belki de o kadar okunmayacaktı kitap ama etkiye tepki kanunu burada çok güzel şekilde işledi. Kitabı internet ortamına koyanları alınlarının ortasından az salyalı şekilde öpüyorum, canlarım benim, size helal olsun.

  1. büyük faciamız ise YGS’deki şifre skandalı. ÖSYM başkanı ilk başta yok öyle bir şifresel, entrikasal durumlar dedi, bu durum sadece basına dağıtılan kitapçıkta mevcut dedi ve hatta bunları derken kendine o kadar güveniyordu ki bütün soru kâğıtlarını koyacağım lan internete görürsünüz falan gibi cümleler kurdu lakin kâğıtları da koydu internete. Bir sürü insan, diğer kâğıtlar da şifre var mı acaba diye olayı çözmeye koyuldu ve sonuç olarak diğer kitapçıklarda da bu şifre olayının olduğu saptandı. Son yapılan ÖSYM açıklamalarında ise durum kabul edildi ancak incelenen cevap anahtarlarında şifrenin kullanılmadığı saptandı minvalli bir açıklama yapıldı. Bir milyon yedi yüz bin kişinin girdiği sınav, bir gerizekalının bile çözebileceği bir şifreleme sistemiyle yapıldı.  İnternet ortamına az biraz göz atarsanız bu şifreleme için kullanılan yöntem olan mod medyan yönteminin sınavdan 1 hafta önce nasıl harıl harıl arandığını, forumlarda konu başlığı olduğunu görürsünüz. İddiaların en güzeli ise bu yöntemi bilen ve öğrencilerle paylaşan dershanenin İmamın dershanesi olması. Bir nevi İmanın Ordusu mevzuu, anladınız siz onu. Daha fazla yazık kafa konfeksiyonlamaya gerek yok. Azıcık gözünüz açık olsun, baktınız kendinizi tehlikede hissediyorsunuz, bekâret kemerinizi yanınızdan ayırmayınız, malum size de çıkabilir.

Bu herif ne kafa ütüledi ve ne kadar terbiyesizmiş gerizekalı gibi çıkarımlar yaptıysanız, amacıma ulaştım demektir. Sanat ve sevgiyle kalın dostlar.

*https://issuu.com/azizm/docs/ederginisan2011

Bunu paylaş: