Beyaz Kelebeğin Düşü – Özgür Keşaplı Didrickson

Beyaz Kelebeğin Düşü* 

18 Mayıs 2006’da Kızılırmak Deltası’ndaki bir çalışmada geçirdiği kaza sonucu aramızdan ayrılan Sevgili Fazilet Üker’in anısına; bu ayrılığı yaşayan ailesi ve dostlarının acısına saygıyla…

Çok güzel bir düş gördüğü uykusundan gülümseyerek uyandı beyaz kelebek. Yaşam dolu bir kelebek nasıl gülümserse öyle gülümseyerek  uyandı;  hızla  çırptığı kanatlarından kelebek tozları uçuşturarak. Ömrü küçük ama gönlü kocaman bir kelebekti o. Kocaman gönlü yaşamın tüm uçlarını kucaklamak isteğiyle pır pır, çırpıyordu kanatlarını. Gülücükler dolusu kelebek tozu  serpiyordu sevdiklerine. Dingin bir pır pırlıktı onunkisi. O yüzdendi hem sevgi hem de huzur getirmesi üzerine, yakınına konduklarına.

Ömrü bir su damlası, gönlü okyanus olan bu beyaz kelebeğin düşleri de gönlü kadardı. Uçsuz bucaksız. Yalnızca kelebek dostları değil, diğer canlılar da fark ediyordu onun nasıl da yüreğince kocaman düşleri olduğunu.

Beyaz kelebek gülümsemeyi, gülümsemeyle bulaştırdığı  sevgiyi  düşlemişti bugün uykusunda. Daha çok, daha çok gülümseyebilmek istiyordu. Kanatlarında gönlünce gülümseyecek kadar kelebek tozu kalmadığını hissediyordu.  İşte  bugün düşünde, hiç bitmeyen, hiç solmayan gülümseyişiyle bir yunus görmüştü. Daha önce hiç görmediği yunuslar gibi gülümsemek isteği yüreğini pır pır yapmıştı. Yeniden dönüşmek, yeni bir dünyayla çoğalmak diye düşünmüştü. Bir kez başarmıştı ya, kanat doğurmuştu ya, bir kere daha neden  yapmasındı.

Heyecanla anlattığı düşlerinin en sadık dinleyicilerine uçtu hemen. Bir pınarın kıyısında açmış olan mavi çiçeğe uçtu ilk önce. Arzu çiçeğim diyordu bu, taç yapraklarının mavisi düşlerini yakınlaştıran umudun rengi olan çiçeğe. Sonra yapraklarında kelebeğe dönüştüğü kiraz ağacına uçtu. Ve en son sık sazların birinde ilk kez gülümsediğinde onu hemen fark eden ve üstelik gagasının ucuyla uçuşan kelebek tozlarını yakalayan balabana. Gülümsemesinin peşindeki balabana kalbinde daha önce hiç yaşamadığı bir pır pırlıkla bakarken beyaz kanatlarının ucu nasıl da pembe pembe olmuştu.

Bugün de işte tüm sevdikleri yine yürekleriyle dinlediler onu. Kanatlarıyla gülümsemenin en ucuna geldiğini, yeniden dönüşmek ve önce Karadeniz’e oradan da dünyadaki tüm okyanuslara gülümsemesini  taşımak  isteğini dinlediler. Hiçbiri şaşmadı bu beyaz kelebeğin yüreğini, gülümsemesiyle yaydığı güzelliği çoğaltmak istemesine. Ancak hepsi üzüldü beyaz kelebeği uğurlayacaklarına. Balabanın gönlüne kor düştü.  Arzu  çiçeği  dinlerken susuverdi, kapatıverdi taç yapraklarını. Kiraz ağacı bal özüyle ağladı.  Bir  an  sonra üstlerine sevgi yağmuru gibi yağan kelebek tozlarıyla silkindiler. Beyaz kelebek nasıl da gülümsüyordu yine, üzülmenin onlara yakışmadığını haykırırcasına. Beyaz kelebek güldü güldü, kelebek tozlarını saçtı saçtı. Gülümsemesini bulaştırdı, yüreğini verdi. Gülümsedikçe yorgun düşen kanatları onu suya yaklaştırıyordu gitgide. Karadeniz’e ulaştığını bildiği küçük nehre. Gözlerini ve yüreğini ondan bir an bile ayırmayan balaban  hızla  çırptı  kanatlarını. Öyle hızlı çırptı ki göğsünden pamuk gibi bir tüy koptu,  uçtu  kelebeğe doğru. Yorgun kelebek hafifçe uzandı bu tüye, suya kondu. Arzu çiçeği sallandı ve minik bir yaprağını uçurdu, yelken yaptı kelebeğe. Onu uğurlamaya gelen bir kırlangıç seri kanat çırpışlarıyla rüzgâr kattı gerisine tüyün üzerinde uyuyan kelebeğin. Ve beyaz kelebek yola çıktı. Düşüne doğru…

Pırıl pırıl nehir onu Karadeniz’e taşıdı. Nehrin denize kavuştuğu yerde düşündeki yunusu gördü. Sanki onu bekliyordu bu yunus. Ona heyecanla gülümsedi. Kelebek tozları uçuştu, karıştı Karadeniz’e. Yunus kelebeği aldı ve gülümsemesinin kıyısına kondurdu. Maviliğin içine daldı sonra. Derinliğin mavisinde beyaz kelebek yunus gülümsemesinin ucunda öylesine mutluydu ki. Kelebek tozlarını denizyıldızlarına,  balıklara,  yengeçlere  uçuşturdukça  önce mavi oldu, sonra kanatları yunusun yüzgeçleri oldu. Beyaz kelebek doğallıkla  olan bu dönüşüme hiç şaşırmadı. Bugün düşünde gördüğü yunusun kendisi olduğunu anladı. İşte yine dönüşebilmişti. Gönlü okyanus olan beyaz kelebek dünya üzerinde en güzel, en iyileştirici gülümseyen, hep gülümseyen, bir yunus olmuştu. Bu gülümsemeyi paylaşmak, çoğaltmak, iyileştirmek için sabırsızlanıyordu.

Gülümsemesinin kenarında kelebeğe benzer beyaz bir iz olan bu yunusu, sevgisinin büyüklüğünü gören ve onunla gülümseyen tüm canlılar, bu yunusun bulaşıcı sevgisini anlatmaya, çoğaltmaya başladılar. Gülümsemesinin kenarında kelebek izi olan bu yunusun öyküsünün anlatıldığını bildiğini ve bir yerlerden onlara gülümsediğini bilerek anlattılar; Balıklar, anemonlar, balinalar,  dalgalar, ay ışığı ve yıldızlar, yengeçler, sumrular, martılar, kırlangıçlar, balıkçıllar, güneş, midyeler, kiraz ağacı, balaban, mavi çiçek… Anlattılar; kuma, bulutlara, poyraz kuşlarına, flamingolara, söğüt bülbüllerine, hanımellerine, kardelenlere, fillere, kedilere, yağmura… beyaz bir kelebek olacak olan tırtıllara…

Mayıs 2006, Ankara

*https://issuu.com/azizm/docs/editoredergimayis2013

 

Bunu paylaş: