Bir Aşığın Güncesinden: İzmir’i Hatırlatır Lizbon ile Dirsek Teması*
Ne vakit öpmeye kalksam, çevirirsin başını, saklarsın göğsündeki yanık izini; Kale’min, insanımın çığlığını, ortak olurum sana;
yetmez bu başkaldırışlar acını ağartmaya,
Bir kere daha tanık olmuşum, senden ayrı, bir şehrin koynunda uyanmışım; bu kez, gerdanında bu kızın yara izi; depremin şiddeti sükûn etmiş ruhuna, öpemiyorum, kaçırıyor benden mezar izini…
Sevişmeden, sarsam ellerimle belinizi, hissetsem,
Acıkan karnınızın sesini; günün ilk ışıkları, sabah ezanı, zangoç’un çanı; hatırlatsa bana köylümün toprağa giden ayak sesini, ışıldayan demirini; Anadolu’su, Evora’sı…
Şart koşmuşlar size evliliği, beşik kertmesi niyetleri,
Birinize Bordeux, birinize uydurma Avrupa başkenti,
Ben ise hiç anlamam bu beyefendileri, biri şarabıyla kandırır, kibar Fransız Diğerinin uzun boyu, görkemi, bizden biri; ama bir AĞAOĞLU marifeti,
Şimdi anarım eskileri;
beni kandırmak için bin dereden su getirdiğiniz günleri; birinizin Sintrası, aşkının en uç noktası,
diğerinin Şirince şarabı, genzimi yakan hatırası,
izmir yangını, lizbon depremi…
Victor Hugo’nun bu dişi kenti yaşattı bana sefilleri…