Direniş*
31 Mayıs 2013 tarihini bir kenara not edin. O tarihte bu ülkenin güzel gençleri ülke ve hatta dünya tarihinde bile gerçekleşmemiş sivil bir direniş başlattılar. Doğa için başlayan bu sivil direniş iki gün içinde çığ gibi büyüyerek ülke geneline yayıldı. Ülke geneline yayılmasının en büyük kaynağı televizyon ya da gazeteler değil “sosyal medya” idi. 80 ve 90 kuşağının kullanmaya aşina olduğu sosyal medya büyük bir iş başardı. Teoride birbirine asla yardımı, faydası, iyiliği, dokunmaz diyeceğimiz milyonlarca insanı bir araya getirdi.
Türk bayrağı taşıyan adamlar BDP’lilerle halaya durdu. Çerkezler lazlarla horon tepti, Antikapitalist müslümanlar LGBTT bireylerle kandil simidi dağıttı. Bu yazdıklarım size hayal ürünü gibi geliyorsa çok üzgünüm yanılıyorsunuz. Hepsi gerçek olay.
Ülkenin başbakanının pek hoşuna gitmeyen bu tabloya verdiği yanıt “polis şiddeti” oldu ne yazık ki. Gözü dönen polis evlere bile gaz bombası attı,4 insan hayatını kaybetti ama bu vahim tablo başbakanı durdurmadı, hep daha fazla kan istedi hep daha fazla şiddet istedi. Ama karşısında da duran kitle zehir gibi, zekalarına mani olmak imkansız. İktidar avanesinin pek aşina olmadığı “orantısız zeka” her gün direnişin evrilmesine olanak tanıdı.
Güzel ülkemin pek bir nev i şahsına münhasır “medya”si yasanan polis vahşetine sesini çıkartmazken, RTE’nin intikam mitinglerini, penguen belgesellerini aralıksız verdi. Yalaka gazeteci!ler yapılan direnişin, yabancı kaynaklar tarafından finanse edildiğini, bu direnişin dış güçlerin oyunu olduğunu kaba etlerinden uydurdukları belgelere dayanarak iddia ettiler. Her çırpınış daha da batırmalarına sebep oldu Erdoğan ve avanesinin, lakin kibiri geri adim atmasına engeldi. Mitinglerinde sanatçıları, direnişçilere kapılarını açan otel sahiplerin hedef gösterdi. AB Parlamentosu na “gider yaptı” , onu alınamaz kibrinin ve dediğim dedik tavrının ülkeye getirdiği zararları hep görmezden geldi. Kendi seçmenlerinin başbakanı olduğunu, hal,hareket ve söylemleriyle yineledi.
Karşısında duran bu aşırı sert tavıra her defasında orantısız zeka ile karşılık veren marjinaller giderek,büyüyerek, sanat ve bilim uüeterek cevap verdi, şiddete başvurmadı, ama hep şiddet ve tehditle karşılaştı. Hep kendini geliştirdi,geliştirirken eleştirdi, sayısız şiddete maruz kalmasına rağmen,şiddet göstermemek için birbirlerine destek oldu.
Marjinal ve çapulcu kitlenin demografik yapısıdır esas hükümeti korkutan. Her söylenene boyun eğmeyen,okuyan,üreten çoğunluğu üniversite ve ustu öğrenim görmüş kitle,hükümete -sevinerek söylüyorum- ayak bağı oldu. Uzun yıllardır süregelen koyun halk,çoban iktidar döneminin sonunun geldiği aşikardır. Muktedirlerin,kendilerine oy vermeyen insanlar da olduğunu hatırlamalarının vakti gelmişti.
Balona çok fazla hava üflersen ya da balonu çok fazla sıkarsan bir şekilde o balon patlar. Gezi Parkı direnişinin özeti budur esasen. Kiminle sevişeceğime,ne kadar alkol ve sigara tüketeceğime, kaç çocuk yapacağıma ya da yapmayacağıma, etnik kökenime, dinime,dinsizliğime, ne izleyeceğime,ne okuyacağıma,ne dinleyeceğime,ne giyeceğime,ne yiyeceğime…. KARIŞMA, GEZİ PARKIMA DOKUNMA.
HÜLOOOĞ