Gezi Parkı Asla Sadece Park Değildir*
Gezi Parkı’nın benim için geçmişi vardır. Yani parkı yeni keşfedenlerden değilim.
Önceleri arkadaşlarımızla toplaşıp, paramızın çıkışmadığı zaman gittiğimiz iki yer vardı. Biri Galata Kulesi’nin dibi, diğer, Gezi Parkı. Taksim’e gidip fırsat buldukça oturur, birini bekleyeceksem orada beklerdim.
2 senedir sevgilimle keyif mekanımız olmuştur Gezi Parkı. Önce biraz meyveyi, sonra da soluğu orada alırdık parasızlık dönemlerimizde. Banklarda, çimenlerde yayılaraktan akşamı ederdik.
Birkaç arkadaşımdan duyduğum kadarıyla Gezi Parkı gündüzleri eşcinsel insanların buluşma mekanıymış. Birden böyle söyleyince garip oldu, açıklıyorum: Toplumumuzda sürekli önyargıyla karşılaşan, kendilerini hiçbir zaman anlatamayan, anlattığı zaman dinlenmeyen insanlardan bahsediyoruz. Haliyle onlar da yıllarca kendi kabuğuna çekildiler. Ve kabuklarını Gezi Parkı olmuş yıllarca. Gezi Parkı’nın gündüzleri biraz sakin olmasından dolayı, kendi aralarında buluşma mekanı olarak seçilebilecek bir yer olarak görmüşler.
Gezi Parkı’nda aslında bugüne kadar hiç bahsedilmeyen ama o parkın onlar için hayat demek olduğunu göremediğimiz birileri var: Evsizler. Gezi Parkı’nı bilenler orada her akşam neredeyse tüm banklarda birilerini yattığını görmüşlerdir. O park onlar için çok daha değerli. Çünkü orası olmadığı zaman yatacak bir yerleri bile olmayacak. Şu an direnişçiler tarafından sağlanan giyecek, yiyecekten utana sıkıla olsa da aldıklarını, aslında oradaki kalabalıktan mutlu olduklarını defalarca gördüm. Evlerine misafirliğe gelmiş müthiş bir kalabalık.
Direnişin ilk başladığı Salı gününden bu yana birkaç gün dışında neredeyse her gün oradaydım. Ve bu şehirde uzun zamandır hissetmediğim kadar huzurlu hissetmeyi orada başardım. Çünkü hiç bu kadar birbirini anlayan, birbirine saygı duyan insanlar biraraya gelmemişti. Biri hapşırdığında tanıyan/tanımayan 10’larca insan aynı anda “çok yaşa” diyebiliyor, birine çarpınca özür dileyip neredeyse birbirimize sarılacak kıvama geliyorduk. 3-5 çapulcudan tek yürek olan binlere ulaştık. Bu insanların ne kadar iyi niyetli olduğunu son bir anı ile taçlandıracağım.
Parkta kaldığım günlerden birinde arkadaşımla birlikte o yana bu yana koşturup, havayı iyice soluduktan oturduk. Kimseyi tanımıyoruz karşılaştığımız birkaç arkadaş dışında. Saatler sabaha doğru yaklaştığında “yarın mesai var, kestirelim” dedik. Çadır kurmayı planlıyorduk ama yer bulmak ne mümkün. Kıvrıldık yattık çimenlerin üstüne. Sabah kalktığımızda üzerimizde ikimizin de üstünü örtecek kadar büyük bir polar battaniyeyle uyandık. Kim olduğumuzu, dinimizi, dilimizi, siyasi görüşümüzü bilmediği halde sırf uyurken üşümeyelim diye üstümüze o battaniyeyi örten insandan kötülük geleceğini görsem inanmam. O insan benim için en güzel insanı. Tanımadığımız halde bizim en mutlu günlerimden birine uyanmamı sağladı. Onlardan daha güzeli yok bu dünyada…
Bizi anlayan herkese selam olsun. Geçmişini, anılarını, hayatını, özgürlüğünü korumak için mücadele eden ve insanı insan gibi gören herkes, bu dünyanın tek huzur sağlayıcılardır. Onlara selam olsun.