İyi Ki Doğdun Dario – Selin Süar

İyi Ki Doğdun Dario* 

İzmir’e gelen bahar kendisini henüz Mart ayının ortalarından itibaren hissettirir. Hatta Nisan’a girildiğinde bahar havası öylesine çabuk geçer ki İzmir’i görenler burada sadece kış ve yaz mevsiminin yaşandığını sanır. Tüm İzmir’e kucak açan güneşin deniz üzerindeki yansımaları ve sıcak esintinin şehrin üzerine tülden bir örtü gibi serildiği bu günler içerisinde taze havayı solumak için gidilecek en güzel yerlerden biridir Karataş’ta bulunan Asansör. Neredeyse dokuz bin yıllık tarihi olan kentin birçok kültürü barındırdığı yerlerin başında gelen Karataş, Musevilerin ve Türklerin yıllarca birlikte yaşadığı semttir. Aşağıda kalan Mithat Paşa Caddesi ile tepede bulunan Halil Rıfat Paşa Caddesi arasında köprü olan bu bina 155 basamak merdiveni tırmanmak zorunda kalan halka kolaylık sağlamak amacıyla inşa edilmiştir.

Musevi iş adamı Nesim Levi Bayrakoğlu tarafından 1907’de yaptırılan asansör 1993’te İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce restore edildi. Önceleri su ile çalışan asansör 1985 yılında belediye tarafından elektrikle çalışır hale getirildi ve şehrin yeri-yabancı en çok turist çeken yerlerinden biri haline geldi. İzmir’in ön cephesini kucaklayan Asansör, şehrin simgelerinden biri, ancak Asansör’ü de simgeleyen bir vücut var ki o da, 3 Nisan’da doğum gününü kutladığımız Dario Moreno.

Göklere doğru tırmanırken, asansörün kapısı kapandığı anda İzmir’in kimliğine dönüşen Deniz Ve Mehtap’ı sıcacık sesiyle söyleyen sanatçı, bir yandan şehrin Akdeniz havzasına özgü melankolisini hazin bir aşk öyküsüyle anlatırken, diğer yandan imbat, martılar ve denizi vurgulayarak bir insanın şehri nasıl kendisine sırdaş edindiğini  belirtiyor. Dario Moreno’nun varlığı yalnızca burada bitmiyor. Henüz Asansör’ün girişinden yukarıya çıkarken sağında ve solunda eski Rum evlerinin eşlik ettiği  dar ve kısa sokak olan sokağın adı da ona atfedildi. Her iki yanında Sakız Evleri bulunan Dario Moreno Sokağı, Anadolu coğrafyasında bulunan farklı kültürlerin dostça yaşayışının simgesi haline geliyor böylece.

1921 yılında yoksul bir ailenin çocuğu olarak Mezarlıkbaşı’nda bulunan bir evde doğan ve asıl ismi David Arugete olan sanatçı, tren istasyonunda çalışan babası trajik bir şekilde vurulup ölünce yetim kalır. Bu olayın üzerinden  oğluna bakamayan annesi Madam Roza, O’nu,Nino De Guerfenos isimli yetimhaneye vermek zorunda kalır. Yalnız başladığı hayata, Yahudi ilkokulunu bitirdikten sonra avukatların yanında getir götür işlerini yaparak atılır ve çalıştığı avukatın yanında katipliğe yükselerek şeytanın bacağını kırar. İşinden arta kalan zamanında sürekli Milli Kütüphane’ye gidip kendi kendine Fransızca öğrenir ve yine bu dönemde başlayan gitar merakını geliştirir. Sokaklarda elinde gitarla şarkı söyleyerek para kazanan Moreno, 18 yaşındayken Konak Vapur İskelesi’ndeki gece kulübünde sahne alır ve bunun ardından şöhretin kapılarını aralar. Gittikçe daha da ünlenen sanatçı, İzmir Palas Oteli’nde sahne aldıktan sonra iyice parlar ve İstanbul, Ankara gibi şehirlerin gece hayatının can damarı olan gazinolarda şarkı söylemeye başlar, hatta bunlardan birinde; Ankara’da kaldığı dönemde şair Orhan Veli ile oda arkadaşlığı yapar. Fritz Kertel’in orkestrasında solist olarak bir yıl çalıştıktan sonra Atina’ya geçer ve burada çalışırken Paris’te bulunan bir emprezaryoya telgraf çektikten sonra Fransa’ya gider. Perto Del Sol Müzikholü’nde sahneye çıktığı ilk yılları başarısızlıkla sonuçlanır, ancak Almanya’da bulunan Amerikan askeri kulüplerinde bir müddet şarkı söyledikten sonra yine Fransa’da, Jezabel şarkısı ile çıkış yapar ve bununla üstün bir başarı elde eder. Cannes’da bulunan Palm Beach Oteli’nde şarkı söyleyen Moreno daha sonra ‘Adieu Lisbon’, ‘Cou Courou Cou Cou’ isimli kalipso müzikleriyle uluslararası alanda kendine yer edinir. İncecik bıyıkları, yuvarlak yüz hatları ve kıvırcık saçlarıyla tipik bir Akdenizli olan ve görünüşü gibi gülüşüyle de özellikle Türkler tarafından çok sevilen Moreno’nun aranjman olan şarkılarına Fecri Ebcioğlu ve Sezen Cumhur Önal, Türkçe söz yazmışlardır. Şarkıcılığının yanı sıra oyunculuğuyla da ön planda olan Moreno, rol aldığı otuzdan fazla filmle önemli bir noktaya gelmiştir.

Vasiyeti “İzmir, tatlı ve sevgili şehrim, bir gün şayet senden uzakta  ölürsem beni sana getirsinler, fakat mezarıma götürürlerken, ‘Öldü’ demesinler, ‘Uyuyor’ desinler koynunda. Tatlı İzmir’im.”şeklinde olsa da İstanbul’da  Yeşilköy Havaalanı’nda kalp krizi sonucu hayata veda eden sanatçının annesi, oğlunun cenazesinin İsrail’e götürülmesini istemiş ve Moreno, Tel Aviv’de Holon mezarlığına defnedilmiştir.

*https://issuu.com/azizm/docs/e-derginisan2013

Bunu paylaş: