Romantizme Gizlenen Toplumsal Gerçekçilik: Sefiller*
Edebiyatta Romantizm deyince akla ilk gelen eserlerden biri olan Sefiller, Tom Hooper‘ın yönetmenliğinde bir müzikal olarak yeniden hayat buldu. 19. Yüzyıl Fransa’sının ihtişamının arka yüzünü; fakirleri, açlığı, ölümü ve yaşama tutunabilmek için çekilen eziyetleri anlatan Sefiller, Romantizm akımının başat kavramlarından olan başkaldırış ve kargaşayı ardına alarak beyaz perdeden bir kez daha izleyicilere sesleniyor.
Romantizm Akımı
19.yüzyıl romanlarını roman sanatının doruk noktasına taşıyan özellik, yazarların toplumsal gerçekliğe olan bağlılığıdır, bu nedenle 19.yüzyıl romanı olan Sefiller’de Victor Hugo, çağın olaylarını bir tarihçi ve sosyal bilimci titizliği ile kaydetmiştir. Romantizm akımının öncüsü olan yazar, ‘Cromwell’ adlı tiyatro yapıtının önsözünde Romantizm’in ilkelerini belirtmiştir. Victor Hugo, eserlerinde özgürlük, demokrasi, vatan sevgisi, insanlık gibi toplumsal kavramları savunmuş, insan ilişkilerindeki duygusallığı ve coşkuyu işlemiştir.
Avrupa’da Rönesans’la başlayan aydınlanma edebiyata da yansımış ve kaynağını Eski Yunan ile Latin eserlerinden alan bir edebiyat anlayışı oluşmuştur. 1789 Fransız Devrimi’nin ardından yeni edebiyat anlayışları ortaya çıkmış, özellikle Fransa’da başlayan yenilikler, zamanla bütün dünyaya yayılmıştır. Dönemin edebiyatçıları, ait oldukları toplumların siyasal, sosyal, kültürel gelişimlerini eserlerine yansıtmışlardır. Böylelikle Klasisizm’e bir tepki olarak 19.yüzyılda hayallerin, tutkuların ve duyguların önem kazandığı Romantizm akımı doğar. Romantizm’de kişiler çevreleri içinde ele alınır ve gerçekler tüm yönüyle verilir. Rousseau, Voltaire, Montesquieu, Diderot gibi Aydınlanma Çağı düşünürlerinin özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi savunduğu kavramların yanında Krallığa karşı Cumhuriyetçiliğin güçlenmesi Romantizmin düşünsel temelini oluşturmuştur.
Ölüm, acı, aşk, intihar temalarına ağırlık veren Romantikler, yapıtlarında ulusal tarihe yönelmişler, yine aynı şekilde karakterlerini de evrenselden değil, ulusal ve yerelden seçmişlerdir. Toplum için sanat anlayışında olan Romantikler, biçemlerinde disiplini ve özeni bir kenara koyup, duygusal yoğunluğa neden olan ve ayrıntılı betimlemeleriyle gerçekliği ortaya koyan eserler vermişlerdir. Kişiliklerini gizlemezler, anlattıkları olaylar karşısındaki tavırlarını açıkça ortaya koyarlar.
Sefiller’de Toplumsal Gerçekçilik
Romantizm akımının öncüsü olan ve halkın çıkarlarını savunması nedeniyle yirmi yıl sürgünde kalan Victor Hugo, sürgün edildiği yıllarda birçok önemli eser ortaya koymuş, Kral rejimine karşı Cumhuriyeti savunduğu ve 1862 yılında yazdığı Sefiller (Les Misarebles), dünya klasikleri arasına giren en önemli edebi yapıtlardan biri haline gelmiştir. Beş ciltten oluşan eserde yazar, Paris’in arka sokaklarının ve varoşların korkunç yaşamına ayırmış, aynı zamanda burjuva evlerini ve mahallelerini de ayrıntılı olarak tasvir ederek, iki sınıf arasındaki keskin ayrımı detaylı biçimde ortaya koymuştur. Roman kahramanlarının önemli bir kısmı, yazarın bizzat tanıdığı ya da Fransa tarihinde var olan karakterlerden meydana gelir. Baş karakter Jan Valjean’ı merkeze alan hikayede, okuyuculara Fransız tarihinin Temmuz Monarşisi adı verilen döneminde, kanlı biçimde bastırılan 1832 işçi ayaklanması tasvir edilir. Dönemin eşitsiz adalet yapısını gözler önüne sermesiyle de önemli bir tarihi belgeye dönüşen Sefiller, evrensel bir niteliğe kavuşmuş; birçok dile çevrilmiş, müzikalleri yapılmış ve birçok kez sinemaya uyarlanmıştır.
Eşitsizliğin daha da arttığı bir meydana dönüşen dünya sahnesinde bugün hâlâ Victor Hugo gibi toplumcu gerçekçilerin romanları, gerek işlediği konularla, gerekse betimlediği karakterleriyle geçerliliğini korumaktadır. Halkın duygularına ve düşüncelerine hitap eden akıcı bir anlatımla olaylar ve kişiler, bir düşünceyi doğrulamak veya haklı göstermek üzere düzenlenip aktarılmıştır. Toplumdaki düzensizlik, eşitsizlik ve çatışmalar ile sınıf farklılıkları veya küçük yerleşim yerlerinin sorunları üzerinde yoğunlaşan Hugo, bir dava insanı olarak Sefiller’de insanların kardeşliği ve sosyal ilerlemeyi eksen alarak dünyanın daha iyi bir yer olacağına dair umudu saklı tutarak romanlarına evrensel bir yer kazandırmıştır. Hugo, Sefiller’e yazdığı önsözde, erkeğin yoksulluk ve sefaletle alçaldığı, kadının açlık yüzünden düştüğü, çocuğun karanlıklar içinde köreltildiği, yani; dünyada sefalet ve cehalet hüküm sürdüğü sürece ‘Sefiller’ gibi romanlara insanlığın her zaman ihtiyaç duyacağını belirtmiştir.