Tablo’ya Yeniden Bakmak*
Türkiye’de bireylerin kader, talih, nasip gibi kavramlara bağlı kalması, halkın her geçen gün daha fazla sindirilmesiyle aynı derecede doğru orantı taşımaya başladı. Halkın geleceğinin yalnızca Tanrısal kavramlara sıkıştırılmasıysa gücün halk elinden nasıl kolayca alınabileceğinin büyük bir göstergesi, ancak ‘Tarih tekerrürden ibarettir; ilki trajedi, diğeri komedi’ diyen Karl Marks’ın sözüne benzer şekilde, yaşanan bu tablo toplumlar için ne ilk ne de son olmakta.
Fransız animasyonlarının gerek konusu, gerekse çizgileriyle farklı bir yere oturduğunu kanıtlayan ve Türkiye’de ‘Mutluluğa Boya Beni’ ismiyle gösterilen Jean-François Laguionie imzalı “Le Tableau”, Fransız Devrimi’nin resmini çiziyor. Ressamın yarım bıraktığı bir tabloda çiçek bahçesi içindeki şatoda ve ormanda yaşayan karakterlerin dahil oldukları yaşamı sorgulaması üzerine temellenen ve sınıf bilincini ele alan animasyon, güçlü kurgusu nedeniyle küçüklerden çok büyüklere de hitap etmeyi başarmış. Biri tamamlanmış, diğerinin elbisesinin rengi henüz bitmemiş ve öbürü tamamen eskiz durumunda olan üç karakterin sırtladığı öykünün ateşleyici noktasını ise aşk oluşturuyor. Ressamın tamamladığı karakterlerden olan Ramo ile yarım bırakılanlardan olan ve İtalyan ressam Modigliani’nin çizgilerini anımsatan Claire’in birlikte olmasına her iki taraf da sınıf farkı nedeniyle karşı çıkmaktadır. Karakterlerin, ressamın bir gün geleceği ve kendilerini tamamlayıp bu farklılığı ortadan kaldıracağına dair inançları vardır, ancak resmin bütününü sorgulamak, yalnızca Claire’in yakın dostu Lola’nın aklına gelmektedir. Yasak olmasına rağmen saraya gizlice giren eskizlerden biri, kendilerinin ressam tarafından tam olarak yaratılmalarının kader olduğunu düşünen aristokratlar tarafından ezildiğinde Lola, Ramo ve bir eskiz olan Sketchie’nin, tablonun sınırları dışına dek varan yolculuk hikayeleri başlar.
Tamamlanmamışların sarayı ele geçirme planlarının olduğu, diğer taraftan eskizlerin kitlesel ve sınıfsal bir hareket bilincine sahip olmadığı tablo, izleyene Fransız Devrimi’nin gelişini anımsatmakta. Fransa’da halk, hak ve imtiyazlara sahip soylular, rahipler, burjuva ve köylüler olmak üzere sınıflara ayrılmıştı. Soyluların ve rahiplerin geniş imtiyazlara sahip olması, zenginleşerek devlete vergi ödeyen burjuvaların siyasal haklar istemesi, toplumda eşitliğin olmaması, hiçbir hakkı olmayan ve en ağır işlerde çalışan köylülerin burjuva sınıfını desteklemeleri gibi nedenler Fransız Devrimi’nin çıkmasında etkili olmuştur. Animasyonda gösterilen ve kendi kaderlerinin kendilerine üstünlük sağladığını iddia eden soylular, kendilerini çizen ressamın bir daha gelmeyeceğine ve tüm yetkileri ressamdan aldıklarına inanmaktadır. Diğer taraftan tamamlanmamışlar olan burjuvanın bir kısmı da ressamı beklemekte, soylular gibi tamamlanmış olmak istemekte, ancak bunu yıkmak isteyen ve sarayı ele geçirmeyi planlayan burjuva da harekete geçmeyi planlamaktadır. Eskizler ise köylü sınıfa tekabül edip herhangi bir devrim bilincine sahip değildir. Bir resimden başka resme geçmeyi başarabilen karakterler, bir tabloda çıplak bir kadın, bir başka tabloda askerler ve bir başkasında Venedik Karnavalı’na gitme imkanı bulurlar. Lola, birbirleriyle sürekli savaşan askerlere onların neden sürekli savaştığını sorduğunda, “Bizim görevimiz bu” cevabını alır, ancak farklı renklerden oluşan üniformalarıyla kendi taraflarını belli eden ordudaki herkesin kıyafetini aynı renge boyadığında savaş biter.
Karakterler, çıktıkları yolculuğun sonunda, arayışa devam eden ve resimden gerçek hayata çıkıp ressamı bulan Lola dışında boyaları alıp kendilerini tamamlamış, sınıf farklılığı nedeniyle ayrı düşen âşıklar bir araya gelebilmiş ve dışlanan karakterlerin hepsi saraya geri dönmüşlerdir. Böylelikle yıkılmaz diye düşünülen, egemenlik hakkını ressamdan (Tanrı’dan) aldığı iddia edilen mutlak krallıkların yıkılabileceği ortaya çıkmış; eşitlik, özgürlük ve adalet ilkeleri yaygınlaşmaya başlamıştır.
“Le Tableau”da Fransız İhtilali’nin sonuçlarından bir eksik olarak gerçekleştirilen devrimde soylular, halkın diğer sınıflarına uyumlanmamış, karakterler kendilerini tamamlayarak soylulara uyumlandırılmıştır. Buna rağmen kaderciliğe karşı duruş sergileyen ve bireyin, kendi geleceğini kendi elleriyle çizebileceğinin altı çizilmiştir. İnsanlığa dair yapılan animasyonların birer gülüt şeklinde kalmasının yanında kuvvetli bir bilinç yapısına oturtulan ‘Mutluluğa Boya Beni’de, bütün tabloların dışına çıkarak ressamın yaratıcısını aramaya giden Lola, içinde bulundukları resimleri değiştirebilmeleri için izleyicilere önemli bir hatırlatmada bulunur: ‘Yaratıcının gelmesini ve her şeyi güzelleştirmesini beklemeyin, çünkü gelmeyecek. Öyleyse alın fırçaları ve boyaları elinize!’.
Not: “Le Tableau / Mutluluğa Boya Beni” filmini www.izlebizle.net adresinden izleyebilirsiniz.