Gezi, Direniş ve Sosyal Medya – Fırat Tunabay

Gezi, Direniş ve Sosyal Medya* 

Taksim Gezi Parkı Direnişi’ni sosyal medya açısından değerlendirebilmemiz için öncelikle kısada olsa medya-iktidar ilişkilerine değinmekte fayda vardır. Chomsky‘e göre medya kendisini denetleyen ve finanse eden güçlü toplumsal grupların çıkarlarına hizmet eder ve onların lehine propaganda yapar. Bu çıkarların temsilcilerinin öne çıkarmak istedikleri önemli gündemleri ve ilkeleri vardır, ve medya politikasının şekillendirilmesi ve dayatılması açısından oldukça elverişli bir konuma sahiptirler. Medyanın bağımsız olmadığının ortaya çıktığı bu görüşte egemen ideolojinin medya üzerinde gücüne de vurgu yapılmaktadır. Denetim ve finans gücünün tek bir siyasal hareket ekseninde şekillendiği Türkiye’de bağımsız bir ana akım medyadan söz etmek mümkün değildir. Özellikle 2001 ekonomik krizi sonrası başta finans sektörü ve medya büyük bir değişim içine girmiştir. Belli bir siyasal hareketin yükselişi ile birlikte ana akım medya sahipliğinde değişimler yaşanmıştır. Bu değişimler çok seslilikten daha çok tek sesliliğe doğru bir hareketi temsil etmektedir. Bunun sonucunda toplumun bir kısmında çok net olmasa da ana akım medyaya karşı olan güven sarsılmıştır. Muhalif gazetecilerin ana akım medya içinde barınamamaları bunun en net göstergelerinden biridir.

Taksim Gezi Parkı Direnişi türk siyasal tarihine geçecek nitlikte bir halk hareketidir. Bu hareketin çıkışında bir çok faktör olsada en basit anlamıyla İstanbul Taksim’de bulunan Gezi Parkı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkılarak AVM yapılmak istenmesine yönelik İstanbulluların kentlerine sahip çıkma girişimi olarak tanımlanabilir. 30 Mayıs 2013 tarihinde Taksim Gezi Parkı’nda oturma eylemi ile başlayan harekete polisin  gaz bombaları ile saldırılması, orantısız ve aşırı müdahalesi olayı  farklı  boyutlara  getirmiştir.  Demokratik  bir  toplumda  ifade  özgürlüğünü  ve toplanma hakkını kullanmak için biraraya gelen çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu gruba polisin orantısız şiddetin yoğun olduğu müdahalesi başta belirttiğim nedenlerden ötürü ana akım medyada yer bulamadı. İşte böyle bir atmosferde sosyal medyanın gücü ortaya çıkmıştır. Mevcut iktidar ile olan çıkar ilişkileri ya da hiçbir muhalif sese dayanamayan ve yaptırım uygulayan mevcut iktidara olan korkuları ekseninde  ana  akım  medya   3  maymunu  oynamıştır.  Bunun  üzerine  Türkiye’de #direngeziparkı, #occupygezi etiketlerinde Twitter ve “Gezi Parkına Sahip Çıkıyoruz” şeklinde Facebook’ta çeşitli grupların açılması ile sosyal medya üzerinden yaygın bir kamuoyu desteği oluşturulmuştur. Polis müdahalesinin gün geçtikçe artan şiddeti sosyal medya üzerinden yayınlanarak yurtdışındaki medya gruplarının dikkatine sunulmuştur. Aynı zamanda sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarla bu konu hakkında büyük bir bilgi ağı kurulmuştur. Böylelikle zamanının çoğunu bilgisayar başında geçiren gençlik aktif olarak bu örgütlenmenin içinde yer almıştır. 6 gün boyunca tüm şiddeti ile devam eden polis müdahalesine rağmen ana akım medya olayı görmezden gelme durumunda yer almıştır. Eleştirilerin kendilerine yoğunlaştığı durumda yayına geçen ana akım medya egemen ideoloji doğrultusunda haberlerini oluşturmuştur. Bunun üzerine Türkiye’nin dört bir yanında bu “haber değeri” taşıyan ve tüm yurttaşları ilgilendiren olaylar hakkında bilgi edinmek, sivil yurttaşlarla dayanışmak, yardım etmek ve desteklemek amacıyla insanlar önce İnternet’e ve özel olarak da sosyal medyaya (Facebook ve Twitter’a) yönelmişlerdir. #direngeziparkı   ve #occupgezi etiketleri altında İstanbul, Taksim’de devam eden polis şiddetine karşı dayanışma ve yurttaşın kamusal alanda protestosu organize edilmiştir. Taksim Gezi Parkı Direnişi sosyal medya sayesinde Türkiye’nin birçok yerine yayılmıştır. Ankara’da Kuğulu Park ve Güven Park, İzmir’de Gündoğdu meydanında toplanan vatandaşlar hükümetin baskıcı uygulamalarına karşı tepkilerini ortaya koymuşlardır. Taksim’de olduğu gibi polis orantısız güç uygulayarak Türkiye’nin çeşitli yerlerinde gerçekleşen hareketlere müdahale etmiştir. Her kentte uygulanan polis şiddeti yurttaşlar tarafından görüntülenerek sosyal medya ortamında kamuoyuna  aktarmak, duyurmak ve kamusal alanda destek istemek için paylaşıma konulmuştur. Bu görüntülerin ana akım medyada yer almamasından dolayı bu süreç boyunca sosyal medya kullanımı yoğunlaşmıştır. Sosyal medya, Taksim Gezi Parkı Direnişi’nde ana akım medyanın boşluğunu doldurarak tek bilgi ve haber kaynağı haline gelmiştir.

Taksim Gezi Parkı Direnişi mevcut hükümetin sert önlemler almasına neden olmuş polis şiddeti hükümetin söylemleriyle paralel şekilde artmıştır. Bu süreçte sosyal medya, alanlarda yer alan direnişçilere yardımı ve acil gereksinimleri koordine  etmek, polis şiddetini belgelemek ve kanıt oluşturmak, sadece durumu sosyal medya ortamlarından takip ederek haberdar olabilen yurttaşlara bilgi verebilmek amacıyla kullanılmıştır. Bu bağlamda her kente yönelik ayrı etiketler Twitter’da  oluşturulmuştur. Facebook’ta olay yerlerinden çok sayıda görüntü paylaşılmış, polis şiddeti belgelenmiş, yaralananlara yönelik tıbbi yardım gereksinimi duyuran ve koordine eden, göstericilerin yoğun biber gazından sığınabilecekleri mekânları duyuran gönderiler duvarlarda paylaşılmıştır. Ustream ve livestream üzerinden canlı bağlantılar yapılarak olay yerinden çarpıcı görüntüler aktarılmıştır. Türkiye’de ilk kez bu kadar geniş katılımlı, kitlesel iletişim gerçekleşmiş ve sosyal medya ile yurttaş gazeteciliği yapılmıştır.

Taksim Gezi Parkı Direnişi ile birlikte Sosyal medya kullanımının örgütlenme konusundaki yararları net olarak ortaya çıkmıştır. Direnişin her aşamasında vatandaşlar sosyal medyayı vazgeçilmez bir iletişim ve etkileşim aracı olarak kullanmışlardır. Mevcut siyasal hükümetin baskısı altında sıkışan ve suskunlaşan bireyler bu direniş ile birlikte sosyal medyada kendilerini rahatça dile getirmişlerdir. Bu direniş ile birlikte ana akım medyanın alternatifsiz olmadığı ortaya çıkmıştır. Direnişe katılanlar sosyal medyanın birçok alanında eş zamanlı görsel ve metin paylaşımı yapıp yaratıcı işler ve sloganlar ortaya çıkarabilmişlerdir. Yurttaş gazeteciliği ile birlikte polis şiddeti belgelenip sosyal medya ile sürekli güncellenen veri bankalarında depolanmıştır. Bu durumda kişisel blog sayfalarınında önemi artmıştır.

Polis müdahalesinin sertliğine rağmen yurttaşlar mizah yönü güçlü sloganlar ve görseller ortaya çıkarmışlardır. Süreçte en çok mizah konusu yapılan durumlardan bir tanesi CNN INTERNATIONAL kanalının olayları canlı yayınlarken CNNTURK kanalının aynı esnada penguen belgeseli yayınlamasıdır.

Taksim Gezi Parkı Direnişi sırasında sosyal medya kullanımının bazı olumsuz yönleride ortaya çıkmıştır. Çok fazla kaynaktan sürekli veri akışı gereğinden fazla yüklenmeye ve durumun algılanışında sapmalarına yol açabilmektedir. Aynı zamanda bu durum kaynakların güvenirliliği konusunda ciddi şüphelere neden olmaktadır. Böyle bir iletişim ortamında bazı radikal grup ya da kişiler nefret söylemine  başvurabilmektedir. Sosyal medyayı egemen ideolojide kullanmaktadır. Bazı durumlarda erişime müdahale ederek sansür ya da erişimi engelleme yollarına başvurabilmektedir. Bazen kaynağı belli olmayan yerlerden bilinçli olarak yanlış haberler sosyal medyada paylaşılmaktadır. Direnişe destek verenler arasında paylaşılan kaynağı belli olmayan ilkyardım numaralarının polislere ait olduğu ve tuzak olarak sosyal medyada paylaşıma sokulduğu ortaya çıkmıştır. Bilgi kirliliği yaratılıp yurttaş gazeteceliğine ve sosyal medyaya olan güven sarsıtılmak istenmektedir. Bu durumda direnişe destek veren bazı sanatçı ve siyasiler kendi sosyal medya hesapları üzerinden süzgeçten geçirilmiş daha güvenilir bilgiler vererek ortamdaki bilgi kirliliğini en aza indirmek için çaba sarfetmişlerdir. Ana akım medyaya olan güven Taksim Gezi Parkı Direnişi ile tamamen ortadan kalkmıştır. Ana akım medyaya güvenin ortadan kalkması yurttaşları kendi haberlerini yapmaya teşvik etmektedir. İçerik üretiminin artışı bilgiye ulaşabilme eşitsizliğini ortadan kaldırmaktadır. Tek sesliliğin olduğu bir medya ortamında yurttaşlar sadece kısıtlı yönlendirilmiş ve şekillendirilmiş bilgiler bütününe ulaşabiliyorlardı. Sosyal medya ile bilgi eşitsizliğinin giderilmesi ve yurttaşlara sınırları olmayan bir iletişim ortamı sağlanmıştır. Bu hareketin sosyal medya üzerindeki başarısını en iyi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Twitter’ı ve sosyal medyayı “toplumun baş belası”olarak ilan etmesi ile anlayabiliriz.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiekim2013

Bunu paylaş: