Kendime Sığındım*
Issız bir sokakta dolaştım bugün. Karmakarışık bir benden sakin bir dünyaya açıldım. Bir ben vardım koca sokakta. Bir ben vardım koca şehirde , bir sen vardın, bir de hatıralar…
Sokağın her köşesine seni sordum . Bağırdım çok kez. Adını işitti sokak lambaları. Öyle bir titredi lambalar isyanıma ama yine de ışık vermeye devam etti. Onlar devam etti beni aydınlatmaya. Sönüp gitmediler gecenin karanlığında… İçimde o kadar çoktun ki , haykırmak kolay olmadı seni. Öyle sinmişsin ki kalbimin her köşesine, sökemiyorum, dışarı atamıyorum .. İçimde ilmek ilmek çoğalttığım seni , milim milim sökmeye çalışıyorum.
Bana seni çok şey hatırlatacak biliyorum. En başta da anılar… Sen artık o sevdiğim gül kokulu parfümünü sürmeyeceksin mesela. Oysa ne çok severdim ben o kokuyu. Sende olunca çok severdim. Çünkü o senin kokundu. Gül bahçesine dönerdi gönlüm onu sürdüğünde. Nefes aldığım her yer sen kokardı. Sürersin belki yine o kokuyu ama ben duymayacağım. Çünkü ben artık yokum… Islak saçlarını ben taramayacağım artık. Özenle tarardım. Bazen de oyun olsun diye fazladan uğraşırdım saçlarınla. Kızardın sen de. Ama hoşuna da giderdi inceden. Mesela artık dokunamayacağım ipeksi tenine. Bir sanat eserine yaklaşır gibi bakardım sana. Dünyanın en narin varlığına dokunur gibi değerdim tenine. Ama artık dokunamayacağım. Çünkü artık ben yokum…
Gözlerin… İşte beni benden alan, beni sana katan en büyük çilem… Gözlerinin mavisi okyanusların derinliğiydi. Uçsuz bucaksız bir denizin ortasında gibiydim gözlerinde. Hep boğuldum o sularda sana her bakışımda. Sen de senden ibaret değilsin yalnızca. Bir çok sen var sende. Mesela gülüşün çağlayan bir ırmağın sonsuz akışı gibi. Az mı çırpındım her kahkahalarımızda. Bakışların gökkuşağı kadar renkli. Az mı dua etim o gökkuşağı altında bakışın hep aynı baksın diye…
Ama bunların hepsi geride kaldı. Kalmak zorunda. Çünkü ben iyileşmeye karar verdim.
Pusuyorum şimdi… Saklandım anılara… Issız sokakta yürüdüm yürüdüm. Oturdum bir kaldırımın kenarına. Sokak kedileri toplandı etrafıma. Halime acır gibi. Bir onlara baktım, bir kendime baktım. Onlar mutluydular hallerinden. Karınları doymuş belli ki yüzleri gülüyordu. Düşündüm de; bu kadarı yeterli bazen. Mutluluk basit aslında. Kendi kendine yetmesini bildiğin zaman başka yüreklerle savaşa girmeye gerek yok! Yine seni düşünmeye dalıyorum kaldırımın kenarında…
Kabul edemiyorum daha. Bittiğine inanamıyorum. İnanmak istemiyorum belki de. O kadar alışmışım ki nefesinle nefes almaya, ayrılınca uçsuz bucaksız bir denizin ortasına attın beni sanki. Nasıl hayatta kalacağım ben? Hiç alışık olmadığım bir ortam. Yüzebilirsem hayatta kalırım, nefes alabilirim. Ama sen hiç yüzmeyi öğretmedin ki! Hep nefesini nefesim saydın. Aşina olmadığım bir alanda hayatta kalırım diyorum ben. Ama olmuyor. Boğuluyorum, çırpınıyorum. Nefes alamıyorum. Benim de anım anım tutmuyor değil mi? Çok yara aldım ama anında iyileşmeye karar verdim, denedim ama olmadı. Olmuyor. Bir tuhaflık var içimde. Mesela üzülüyor musundur sen de? Aynı şeyleri hissediyor musun kalbinde? Üzmek istiyorum seni. Canını yakmak istiyorum çok. Ama düşünüyorum şu an, sana da üzülüyorum. Çünkü benim gibisini bulamayacağını düşünüyorum.
Neyse, sen bunları bilmezsin şimdi. Neler neler geçirdim aklımdan kapıyı yüzüme vurduğundan beri şu son birkaç saatte. Üzülmeyeceğim. İyileşeceğim. Eğer imkan olur da bir gün yolda falan karşılaşırsak şu halimden eser olmayacak ruhumda. Kalbimden ayak izlerin, tenimden kokun silinmiş olacak. Hiçbir şey yaşanmamış olacak. Seni hiç sevgilim görmemiş gibi, hiçbir şey yaşanmamış gibi davranacağım. Hiç umrumda değilmiş gibi olacağım. Tamamen güçlü bambaşka bir adam olacak karşında. Ya da sana öyle görüneceğim. Kendime söylediğim bir başka yalan dizeleridir bunlar belki de. Ama her ne olursa olsun sadece iyi olmak benim amacım. Yaşamak, nefes almak… Seni sayfa sayfa yazdım . Yazdıkça yazdım. Hâlâ da yazıyorum. Yazmakla bitiremiyorum. Senden gidince ben, geriye kalmadı hiçbir şey benden!