Sofia Vari ve Kübizmin Yeniden Doğuşu*
Plastik sanatlarda modernitenin zirvesi olarak da nitelendirilen kübizmin, ülkemiz ve tüm dünyada Pablo Picasso‘ya indirgenmiş bir hal aldığı bir gerçek. Bu algının oluşmasında Picasso’nun benzersiz yaratıcı dehasının payı elbette çok büyük ancak akımın diğer yaratıcıları da bu gölgeye sığmayacak kadar özgün ve çarpıcı.
Pera Müzesi’nde, “Heykeller ve Resimler” gibi minimalist bir başlığa sahip olup mekanı aşacak derinlikte yapıtlar sunan bir sergiyle birlikte ilk kez Türkiye’ye konuk olan sanatçı Sofia Vari, tam da o gölgeye sığmayacak yaratıcılardan biri. Kapitalizmin güzellik ve ideal beden dayatmasına başkaldıran yapıtlarıyla tanınan, dünyaca ünlü ressam, Fernando Botero’nun eşi olup Botero’yla sanatsal düzlemde asla yanyana gelemeyecek oranda biçimsel ve düşünsel yapıtlar ortaya koyan Vari, tuval üzerinde iki boyutu aşan resimleri ve mermerle bronzdan yaptığı heykellerinde hacimlerden, iç içe geçmiş geometrik şekillerden oluşan eserleriyle, izleyiciye hayal gücünün ve formların detaylarını sunarak sesleniyor.
Yunanistan doğumlu ancak yaşamını sürdürdüğü ülkeler göz önüne alındığında, klişe bir tanımlama olan “dünya vatandaşı” yakıştırmasını tümüyle karşılayan Sofia Vari, 1960’lı yıllardan bugüne dek uzanan sanat hayatında eserlerini, Akdeniz havzasının parlaklığını, dünya kültürüne bezenmiş bir platformda birleştirip evrensel konular üzerinden hareket ederek veriyor. Hacimlerin iç içe geçtiği, geometrik şekillerin, geniş bir skaladaki madenler aracılığıyla form kazandığı eserler siyah, mavi ve kırmızı renklerin alaşımıyla sanatçının zaman ve mekandan bağımsız, onları aşan bir boyuta varmasını sağlıyor. Yaptığı eserler, ilk bakışta tek başına bir bütünlük algısı yaratsa da, izleyici onlara yaklaştıkça yeni bir devinime sahip olan bambaşka algılara kapı aralıyor. Kübizmin dördüncü boyut olarak zamanı kullanımı, sanat eserinin farklı ışık kaynaklarından doğacak değişik gölgelemeler eşliğinde farkı bir seyre dönüşmesinin, Vari’nin yapıtlarında, akımın ilk kuşak yaratıcılara göre daha somut bir hal aldığını söyleyebiliriz.
Sanatçının, aralarında bronz gibi değerli madenlerinde yer aldığı farklı malzemeler ile yarattığı heykellerde devingenlik ve hacim var, ancak heykellere renk geldiğinde kontrastlar daha belirgin. Özellikle “Şah” ve “Vezir” adlı yapıtlar dikkati hak ediyor. Vari’nin sanatında izleyiciyi insan doğası, kader ve hatta yaşamın anlamı üzerine düşünmeye yönelten öğeler bir araya geliyor. Yapıtlarındaki şekiller, hacimler ve renkler sükunetle, dengeyle ve uyumla sarmalanıyor. Öyle ki, en keskin malzemelerden biri olarak heykel sanatında binyıllardır kullanılan mermerin, Vari’nin dokunuşuyla kazandığı yumuşaklık hissi benzersiz.
Genel olarak resim, özel olaraksa Picasso ile özdeşleşmiş kübizmin adeta yeniden doğuşuna, akımın en önemli temsilcilerinden Sofia Vari araıcılığıyla heykel gibi bambaşka bir disiplin aracılığıyla tanık olmak, sanatseverler için özgün ve öğretici bir deneyim halini alıyor. Marisa Oropesa ve Maria Toral küratörlüğünde hazırlanan sergi 19 Ocak 2014 tarihine kadar İstanbul Pera Müzesi’nde görülebilir.