Bugün yine canlar sonsuzluğa uğurlandı… Ülkemizde yaşayanların vaziyetine bakınca ülkede yaşananları anlamak daha kolay oluyor ne yazık ki… Uludere katliamındaki canları ananlar, Dağlıca baskınında hayatını kaybeden gençleri dile getirmiyorlar. Aynı şekilde bugün sırf önceki günlere göre daha fazla şehit var diye “duyarlı” hale gelenler Uludere’de olup biteni yok saydılar. Dağlıca’nın canları da ve Uludere’nin canları da bu toprağın kanıdır ve bizler her iki vahşeti ortaya koyanları şiddetle lanetliyoruz. Azizm olarak hep tekrarladık, dünyaya ırk, din, mezhep eksenli bakarsanız mutlaka bir gün gerici olursunuz. Bu iki vahim olayın gericilerini hemen her gün görüyoruz. Ancak gericilik konusunda ırk ve dinden başka temeller olduğunu da artık iyice öğrenmiş bulunmaktayız. Zira “gazetecilere özgürlük” adı altında, şimdi bakınca çığırtkanlık yaptığını gördüğümüz kimi muhalif(!) isimler, kankaları Nedim ve Ahmet serbest bırakılınca yaygarayı da kestiler. Dün OdaTV davası vardı, kimler söz etti bundan? Soner Yalçınlar, Yalçın Küçükler gazeteci değil mi? Mustafa Balbaylar, Tuncay Özkanlar basın emekçisi değil mi? Muhalifliği sadece dini, etnik ve cinsel özgürlükler tabanından bakan “radikal”ler, “taraf” olduklarını sandıkları yerde değiller, solda değiller, sözüm ona liberal tavrın en yüzeysel sınırından tartışmalara eklemleniyorlar. Bir zahmet siyasete bulaşmasınlar artık. Şimdi bu cümleyi kurarak “aşağılık jakobenler” şeklinde nitelendirilebiliriz belki ama biz böyleyiz… Konuşmaya devam edeceğiz, Aydınlanma, Devrim ve Sol için! Haziran 2012