Köy Enstitüleri’nin Balıkçılığımız Açısından Önemine Dair – Halit Konanç

Köy Enstitüleri’nin Balıkçılığımız Açısından Önemine Dair* 

Anadolu halkları; emperyalistlerin işgalini destansı bir direnişle kırıp onları geldikleri yere dönmek zorunda bırakırken başta insan kaybı olmak üzere bir çok acı bedel ödemek zorunda kaldı.

Osmanlı döneminin sonlanma süreci ile başlayan yanlışlar bağlamında nüfus 18 milyonun altına düşmüş ve 2,5 milyonu bulmayan okur-yazarı ile yeniden yapılanmanın tarifsiz acıları içinde yaralarını sarmaya çalışıyordu. Aydınlanma bağlamında kültür,sanat,eğitim ve çağdaş üretimde gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşmak hedefleniyordu. Köy enstitüleri projesi bu hedefin yakalanabilmesi adına oldukça önemli bir proje idi. Askerlik görevlerini çavuş olarak tamamlayanların öncülüğünde 1937’de başlatılan proje ilk aşamada istenen sonuçları veremeyince 1940da yeniden düzenlenen yasa (3803) ile İsmail Hakkı Tonguç önderliğinde yürürlüğe girdi.

Köy enstitülerinin görevi Anadolu’nun her köşesinde bölgesel ve yerel bağlamda sosyal kalkınmayı kültür, sanat , spor ve üretim bağlamında örgütleyebilecek, geliştirebilecek yerel eğitmenleri yetiştirmekti. Konuşlandığı bölgelerin coğrafi özelliklerini içeren tarım-hayvancılık-narenciye ve ormancılık başta olmak üzere dokuma vb. alanlar da besicilik, ziraat ve işletme amaçlı yapılanma ve  istihdamı köy merkezli yaratmaktı.

Doğu Karadeniz kıyısında yaşayan halkın önemli geçim kaynaklarından biri de balıkçılıktır. Özellikle hamsi bölgenin geleneksel deniz ürünlerinin başında gelmektedir. Mevsiminde avlanan Hamsi ve diğer balıklar canlı ve taze tüketimin haricinde  salamura gibi farklı koruma  yöntemler ile de kullanılabiliyordu.

Yörede “Tarlası Deniz” olarak bilinen balıkçılığı geliştirme ve işleme amaçlı konusunda ilk ve tek köy enstitüsü Beşikdüzü/Trabzon’da  1939’da  Hürrem  Arman tarafından kurulmuştur. Yörenin balıkçılığı ve denizleri bilen reis ve tayfalarının öncülüğünde gençler av araç ve gereçlerinin imalatı kullanılması ve geliştirilmesi başta olmak üzere avlanma bağlamında avlanan ürünlerin işlenip pazarlanması konusunda eğitim alarak günümüzün çağdaş balıkçılığının temelinin atılmasına öncülük etmişlerdir.

Enstitü bünyesinde oluşan bu nitelikli kadro; bölgede balık avcılığı ve tüketimini yaygınlaştırma bağlamında av tekneleri ve av araçları imalatını gerçekleştirerek avlanılan ürünün getirileri ile hiçbir finans katkısı olmaksızın tamamen kendi öz kaynaklarından karşılayıp kıyıda ve karada avlanan ürünün çevre il ve ilçelerde tüketimin yaygınlaştırılması bağlamında taşıma sistemine (kamyon vb. araç parkı) de sahip olmuşlardır. Kolektif üretim,işletme ve pazarlama esasında oluşturulan bu sistem kısa sürede bölgenin en önemli gelir kaynağını oluşturarak Ankara’nın oldukça dikkatini çekmiştir. Dönemin maliyesine giderek artan meblağlar ile  maddi katkı sağlanmıştır.

Sistem devletin ekonomik sıkıntılarına bir yandan katkıda bulunurken diğer  yandan nitelikli genç bir kadroyu hızla kuruyorken cumhuriyetin kazanımlarını yönetenlerin hiçte hoş karşılamadığı bir başka soruna neden oluyordu. Devletin yürütme ve yönetme adına görevli temsilcileri/organları enstitülerin tamamen kendi çaba ve olanakları ile sahip olduğu işletme araç ve gereçleri üzerinde tasarruf haklarının olduğu gerekçesi; enstitülerin yatırım ve gelişme girişimleri ile çeliştiği için  sıkıntıya  neden oluyordu.

Bazı enstitüler devletin bu türden uygulamalarına direnme gösteriyordu. Bu nedenle devleti yönetenlerin gözü korkutmuştu. Enstitülerin yarattığı nitelikli kadro bağımsız tamamen kendi kaynakları ile kolektif üretim ve paylaşma sistemi ile kimsenin tahmin edemediği kadar devlete katkı sağlamasına rağmen ortada oldukça ciddi bir sorun vardı. Devletin otoritesine karşı geliniyordu ve bu asla  kabul edilemezdi. Parlamento muhalefeti ve iktidarı ile tarihe kara bir sayfa olarak geçen bir karara imza attı.

Köy enstitüleri kapatılmalı idi…

Onlar komünist bir akımın yayılmasına zemin hazırlıyordu…

Onlar cumhuriyet kazanımlarının korunmasında en büyük tehlike idi… Onlar devlet bütünlüğü ve idaresinin yürütülmesi önünde engeldi…

Devlet bu ve benzeri gerekçelerini haklı kılma adına gericiliğin asırlardır savunuculuğunu yapanlar ile ittifak kurmaktan çekinmedi. Yandaş imam ve muhtarlar başta olmak üzere mülki idarecileri kullanarak iftira ve karalama kampanyasını “buralar zina ve fuhuş yuvası, kumar ve içki alemleri yapılan yerler” olarak tanıtıp başlattı. Bu kampanyayı başarılı kılma adına ajan ve provakatörler kullanarak Onların yarattığı tuzak ve oyunlar sayesinde Enstitüler ve yöneticilerin bazıları tutuklanarak, kimileri de görevden alınarak pasifleştirilme sonrasında kapılarına 1954’de kilit vuruldu…

Halkın; geleceğinin teminatı olarak gördüğü çok büyük önemli bir proje ve bu bağlamda edindiği birikim haraç mezat talan edildi. Onca emek ve fedakarlık sonunda yetişmiş gencecik insanlar işlevsizleştirildi…

Bu makale ulusal balıkçılığımızın ve bu bağlamda sucul canlı kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımı ve adil paylaşımı için mücadele verenlere atfen yazılmıştır…

Onların yolu açık olsun…

*https://issuu.com/azizm/docs/azizmsanatedergiagustos2014

Bunu paylaş: