Çocuk ve Şiir*
Çok iddialı bir başlık. Bu yazı, adında haykıran bu iddiayı sırtlamayabilir. Daha doğrusu, bu iddiayı sırtlamak bu türden bir yazının harcı değildir. Belki geniş kapsamlı bir makale, belki de bir kitap…
Çocuk ve şiir birçok açıdan ele alınabilir. Mesela çağımızın kavramı olan ‘‘çocuk şiirleri’’nden -çocuklar için yazılmış şiirler- bahsedilebilir. Bu konuyla ilgili, ülkemize henüz sıçramamış da olsa, batıda süren ve bir türlü fikir ortaklığına varılamayan ummalı tartışmaların bir parçası olabilir veya yeni bir görüş ileri sürülebilir. Bunu şuan yapmayı düşünmüyorum. Bu yazıda sadece şiirin çocuk için öneminden ve şiirin çocuktaki yerinden bahsedeceğim.
Şiirin, insanı geliştiren ve olgunlaştıran bir edebi tür olduğu düşünüldüğünde, çocuğun gelişimi için de önemi belirginleşecektir. Çocuğun harmanlandığı disiplinlerden birisi mutlaka şiir olmalıdır.
Şiir yazan veya okuyan çocuk kendisini tanıma-anlama serüvenine adım atmış olur. Bir çocuk bu serüvene ne kadar erken başlarsa, kendini tanıma-anlama evresini de o kadar erken bitirir ve bu diğer yollara nazaran daha sağlıklı olur. Kendisini tanımlayan bir çocuk etrafındaki olup biteni kavramaya çalışır, sorgulama yetisini kazanmaya başlar. Bunların yanı sıra şiir çocuğa soyutlama yeteneği kazandırır. Hayal dünyasını genişletir. Bu da çocuğu başka bir serüvene iter. Buna yazının ikinci kısmında değinmek istiyorum. Buraya kadar olan kısımda şiirin çocuk için öneminden bahsetmeye çalıştım.
Şiirin çocuğu olgunlaştırmasından bahsetmişken, yanlış bir algıyı düzeltme ihtiyacı duyuyorum. Çocukluk ve olgunluk birbirinin zıttı kavramlar değildir. Bu her ne kadar böyle gösterilmeye çalışılsada, çocuk olgunlaştığında çocukluktan çıkmış olmaz. Bu kavramlardan biri yaş ile alakalı iken diğeri düşünsel becerinin geliştirilmesiyle alakalıdır. ‘Çocuk erken yaşta olgunlaşırsa çocukluğunu yaşayamaz’ düşüncesi terkedilmelidir. Çocukluk çok güzeldir. Bu yıllarını, daha anlayarak, dolu dolu geçirmeleri için elimizden geleni yapalım.
Şiir yazmak hayal gücü deryasında avlanmaya benzer. Peki, sadece avlanmak mı? Hayır! Bu, ilk adımdır. Usta şair, avladıklarını aklıyla terbiye eden, duygu ocağında pişiren ve her seferinde kalbiyle sunan kişidir. Çocuklar usta olmasa da ‘‘Her çocuk doğal şairdir’’ der, Kenneth Koch. Doğru da söylüyor. Bence de her çocuk şiir yazmak için doğal bir yeteneğe sahiptir. Biraz önce yaptığım tanıma geri dönelim. Çocukların; Hayal güçleri, hayatlarının hiçbir döneminde olmayacak kadar geniştir. Sürekli o temiz kalpleriyle hareket eder, konuşurlar. Akılla terbiye etme ve duyguyla pişirme işini de bırakalım ustalaşınca yapsınlar. Sınır tanımaz hayal güçleri ilk adımda yeterli olacaktır onlara.
Şiirin çocukta ki yeri demiştik… Şiir çocuğun doğasında var. Bize düşen görevse sahip oldukları bu yeteneği keşfetmelerine olanak sağlamaktır. Brecht okuyun onlara! Nazım kitaplarını hediye edin. Anlamak da zorlanacaklardır elbet. Varsın olsun üstesinden gelecek güce, tertemiz bir akla, sahip çocuklarımız.
Bir çocuğun yazdığını görmek, hele de şiir yazdığını görmek; eşsiz, tarifsiz bir duygu benim için. Bu anlamda dergimizin ‘‘Çocuk ve sanat dosyası için çocuklara çağrı’’sını önemli buluyorum. Yazılarını gönderen her çocuğu gönülden tebrik ediyorum. Bize kendi şiiri ‘‘Yapayalnızım Ben’’i göndermiş olan 12 yaşındaki dostumuz Kağan Koç’un gözlerinizden öpüyorum.
Kaleminizi elinizden bırakmayın çocuklar, kaleminiz silahınız olsun, sıkın karanlığın üstüne.
Aydınlık bir dünya sizle mümkün!