Dünyayı Verelim Çocuklara*
‘‘Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler’’
Diyor Nazım usta 1962’nin Mayıs ayında.
Nazım Hikmet bunları yazarken benden bir önceki kuşak bile daha dünyaya gelmemiş olsa gerek. Zaman geçti benden önceki kuşak dünyaya geldi, çocuk oldu ve büyüdü. Galiba onlara da bir günlüğüne de olsa dünya verilmemiş. Tarih kitaplarında okumadık, şimdiye kadar söyleyen de olmadı ‘’dünyanın arkadaşlığı öğrendiğini’’. Aksine tarih kitaplarında ve televizyon ekranlarında savaşları gördük hep. Dünyanın her gününde çocukların öldüğünü gördük, ebeveynleri tarafından şiddet gören çocuklar gördük, söylemeye dilim varmıyor ama ceza evlerinde tecavüze uğrayan çocukları da gördük.
Sonrasında bizler geldik dünyaya bizlerde büyüdük. Geldik bugüne.
Bugünden bahsetmeden önce biraz çocukluğumuza dönelim. Güzel anılarımızın olduğu anlar vardır muhakkak. Arkadaşlık ilişkilerimizi hatırlayalım çıkar ilişkisi var mıydı? Hayvanlara olan sevgimizi hatırlayalım, kırlarda koşuşumuzu, ağaçlara tırmanışımızı… Kocaman bir sevgi vardı içimizde. Her güneşin doğuşunda bir yaşama sevinci vardı. Özgürlüğümüz vardı gökyüzünün sonsuzluğunda. Aldatma, hile, menfaat yoktu. Bir saflık vardı içimizde. Gökteki uçaklara el sallardık naralar atarak. Bazı günler o uçaklar geçmezdi; sabırsızlıkla beklerdik. Büyüyünce öğrendim o uçaklar F16 imiş. O uçaklar savaş uçağıymış. O uçaklarla şehirler bombalanır insanlar öldürülmüş. Söyleyin çocukken hangimizin dünyasında insan öldürmek vardı?
Büyüdükçe sanki yeni bir dünyaya doğduk. Büyüklerin dünyasına. Ve bu dünyaya her adım atışımızda kirlendik. Ama öyle çamura batmak falan değil. Aklınıza gelen bütün kötülüklerle kirlendik.
Ve bu dünya şimdi biz büyüklerin ellerinde. Şimdi biz de aldığımız mirası devam ettiriyoruz. Kirletiyoruz dünyayı. Kirletiyoruz gelecek nesillerimizi.
Peki, hep böyle sürüp gidecek mi?
Bu kirli düzen arlanıp paklanmayacak mı?
Elbet değişecek insanı insanla kırdıran bu düzen. Yeter ki bu dünyayı çocuklara bırakalım bir an önce. Ama bu haliyle değil elbet.