Harlı Günler*
bu kürenin içinde
bir mum gibi yanarım
kimse bilmez kime yandığımı
ışığım gittikçe koyulaşır
kendiliğinden olur patlama
sonra kayan tülleri toplarım
öyle yumuşak gelir ki elime
yosun yeşili saçların ucu
çiy damlası düşkün acılarım
bir yaprak gibi geliyor elime
neye dokunsam dile gelir
konuşur benimle bir süre
bir solukta çıkarız
önümüze çıkan yokuşu
parmakların yakışıyor tenime
yakamdan düşürmem
sırma saçın düğmesini
ilikten bakınca deniz görünür
ezim ezim ezilen yüreğim
elimin içi kocaman bir kor
yıllarım üzüm suyu
sessiz sessiz eğilir dallarım
yine batmaz gölün içine
harlı günlerin eteklerinden
geçerken bakıyorum gökyüzüne