Bugün cumhuriyetin ilanının 90. yılı. Toplumun farklı kesimleri bu vesileyle, uzun yıllardır görülmemiş sıklık ve yoğunlukta cumhuriyeti tartışıyorlar günlerdir.
Farklı kesimler dedik zira herkes farklı bir yerinde duruyor meselenin. Kimisi, 90. yılında cumhuriyeti lanetleyerek yıkılışını müjdelerken, kimileri de daha ilk yıllarında yaşıyormuşçasına rahat ve kendinden emin. İki kesimin ortaklaştıkları tek nokta ise, tarihi ve konumuz özelinde cumhuriyeti yorumlarken bilimsel ve akılcı bir tutumdan uzak, alabildiğine duygusal bir tavır takınmaları ve her ikisinin de özü itibarıyla cumhuriyet fikrinin veya somut olarak cumhuriyet rejiminin içeriğiyle değil, siluetiyle ilgilenmeleri. İçerik olarak cumhuriyet, daha kurucu kadro iktidardayken kendini kemirecek zihniyetlere sırtını dayamış ve bunun sonucu olarak süratle çürümüş, 12 Eylül darbesiyle alaşağı edilmiştir. O günden bu yana süren toplum mühendisliği, AKP gericiliği tarafından yeni bir rejime evrilmiştir. Bugünse, tasfiye edilenin yerine, tarihte görülmemiş bir dinsel gericiliğin ve ağaç kesmekten özel bir zevk alan tecavüzcü bir piyasa zihniyetinin baş tacı edildiği bir düzen tesis etme yolunda, tasfiye edilen cumhuriyetin korunmasız kalmış evlatlarını sindirebilmek için çeşitli yollara başvurulduğunda, insanların cumhuriyetin sembollerine sarılmaları, anlaşılır olmakla birlikte, meselenin özünü tamamıyla es geçmek anlamına geldiğinden ve son tahlilde cumhuriyetin yıkıcı partisinin önünü açıcı bir etki yarattığı için, hızla vazgeçilmesi gereken bir tutumdur. Cumhuriyetçilerin gölge dövüşüyle kaybedecekleri zaman yoktur!
Bu ülkede nostaljik sembollerden daha fazlasıyla ilgilenen milyonlarca insan olduğunu da biliyoruz. Haziran direnişinde ortaya çıkan tablo bunu kanıtlıyor. 90 yıl önce ilan edilen ve kaybeden cumhuriyetin tarihsel anlam ve önemini kavramayıp ‘elitler’ diyerek işin içinden çıkanların, cumhuriyet fikrinin, bu topraklarda egemen kıldığı sermaye sınıfı tarafından önü açılan gericiler tarafından, nasıl yine aynı sınıfa hizmet yolunda kemirildiğini göremeyenlerin, kaybedenin arkasından ağıt yakmaya devam etmekten başka seçeneği yok. Egemen sınıfın elinde, cumhuriyetin nasıl emekçilerden uzak tutulduğunu, Kürt halkının dışlandığını göremeyenler, bugün Kürt siyasetinin cumhuriyet düşmanlığıyla hesaplaşamazlar. Cumhuriyetin felsefeden matematiğe, bilimden güzel sanatlara uzanan eğitim yelpazesinde yarattığı Aydınlanmayı, reform geçirmemiş bir dini egemenliğin hükmündeki topraklarda “…gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz” sözlerini sarfedebilmiş jakoben-devrimci bir tutumu, ve belki de en önemlisi tüm bu ilericiliğe rağmen sosyo-ekonomik tercihler vesilesiyle varılan karanlığı, akılcı bir süzgeçten geçirmekten uzak olanlar, cumhuriyeti eleştirmek/savunmak yetisinden uzaktadırlar.
Özgürlükçülük, aydınlanmacılık, bağımsızlık ve kamuculukla özdeşleşen yeni bir cumhuriyet hedefi 90. yıl vesilesiyle gündeme getirilmeli. 29 Ekimde bu özlemlerle sokağa çıkacak olan herkese selam olsun.Aydınlanma ve Sosyalizm için, Kahrolsun Padişah, Yaşasın Cumhuriyet!
Azizm Sanat Örgütü