Yaşam Hakkını Savunmak ve Artvin Cerattepe*
Çanakkale’den çeşitli sivil toplum temsilcilerinden oluşan 27 kişilik kafile ile Artvin’e doğru hareket ettik. Yola çıkmadan önce Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan hem bizi uğurlamak hem de Artvinlilere selamlarını iletmek üzere kalkış noktasındaydı. Böyle bir desteği hissetmek uzun yolculuk öncesi moral vericiydi.
Bu moral ile yolculuğa başladığımızı düşünürken ve şehir merkezinden çıkmak üzereyken polis kontrol noktasında durdurulduk. 26 saatlik yolculuğumuzdaki 4 GBT’nin (Genel Bilgi Taraması) ilkini bu noktada yaşamış olduk. Sistemdeki yavaşlık bahane edilerek tam 1 saat polis kontrol noktasında bekletildik. Otobüsteki en genç kişi bendim ve yaş ortalamamız 55 ya da üzeriydi. Böyle bir topluluk çok şüpheli ve tehlikeli göründüğünden sanırım 90 km sonra tekrar durdurulduk ve ikinci GBT yapıldı. Kaç GBT daha yapılacağını ve sonraki GBT’nin ne zaman olacağını merak ederek yolcuğumuza devam ettik. Gece saat 4 gibi Giresun çıkışında üçüncü ve Artvin girişinde dördüncü GBT’leri yaşayarak yolculuğu tamamladık. Tabi ki polis memurları görevlerini yapıyorlardı. Sadece güvenliğimizi düşünüyorlardı. Ama bazı polis memurlarının “Cumhuriyet 100. yılını bile göremeyecek” gibi sözcükleri haddini aşar cinstendi. Bize neden Artvin’e gidiyorsunuz orada ne işiniz var diye soruyorlardı. Onlara verilecek en güzel cevap Artvinlilerin 1915 yılında Çanakkale’de ne işleri varsa bizimde Artvin’de o işimizin olduğuydu. Çünkü çevre mücadelesi bir vatan savunmasıydı. Atatürk’ün dediği gibi ”Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır”. Açgözlü, güç ve kâr odaklarını arkasına almış şirketlere karşı doğasına ve yaşam hakkına sahip çıkan yurtseverler bu bilinçle haklı ve onurlu direnişlerini sürdürüyor. Irmağının akışına ölürüm diye türkü söyleyenlerinde çevre mücadelelerinde daha bilinçli ve kitleler halinde yer almaları gerekiyor.
Artvin’e vardığımızda otobüsümüz şehir merkezine sokulmadı. Şehir içi dolmuşlar ile şehir merkezine ulaşımımızı sağladık. Dolmuş şoförü ile kısa sohbetimizde madenin şehre getireceği felaketi konuştuk. Artvin’de 7 yaşındaki çocuk da 77 yaşında dede de konuya çok hâkimdi ve sonuna kadar mücadele etmeye hazırdı. Kolluk kuvvetlerinden gördükleri sözlü ve fiziki şiddeti anlamlandıramıyorlardı. Onlar sadece yaşam haklarını savunuyorlardı. 40 yaşına kadar hiçbir parti mitingine, siyasal bir yürüyüşe dahi gitmemiş dolmuş şoförü madenci şirkete karşı direniş kulübesinde nöbet tutup protesto eylemlerine nasıl katıldığını büyük bir gururla anlatıyordu. Şehrin merkezine vardığımızda hiçbir siyasal partinin afişi ya da flamasını görmedik. Meydanlarda, dükkânların camında sadece ve sadece Yeşil Artvin Derneği’nin afişi ve flamalarını görmek mümkündü.
Çanakkale’den gelen kafile olarak Artvin’de ilk gittiğimiz nokta Yeşil Artvin Derneği binası oldu. Burada bizi dernek üyeleri, Artvinliler ve bir süredir Artvin’de olan Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nden Süheyla Doğan karşıladı. 25 yıldır verdikleri haklı ve onurlu mücadelenin her aşamasında yılmadan daha da birlik olarak hareket eden Artvinliler için adeta bir çatı olmuş Yeşil Artvin Derneği. Dernek binasına girdiğimizde dernek üyeleri ve Artvinlilerde, yaşadıkları sert müdahalelere karşın mücadelenin, direnmenin onlara daha fazla moral ve inanç verdiği görülebiliyordu. Artvin’de verilen mücadele partisel, sınıfsal, yaşsal, farklılıkların çok ötesine geçmişti. Her düşünceden, her meslek grubundan, her yaştan Artvinli yaşam hakkı mücadelelerini el ele, kol kola, omuz omuza, kalp kalbe yürütüyorlar. “Bu coğrafyayı ya maden şirketi terk edecek ya da biz. Burası bizim yurdumuz biz terk etmeyeceğimize göre onlar terk edecek.” diyor Artvinliler.
Başbakanlıkta ki görüşmeden yeni dönmüş olan Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan bizi kırmayarak yorgun olmasına rağmen bizleri kabul etti. Neşe Hanım postmodern kafa karışıklıklarına yer vermeden su gibi yalın ve akıcı bir dille bizi 25 yıllık mücadele hakkında bilgilendirdi. Neşe Hanım beni gerçekten duruşu ve konuşma üslubu ile çok etkiledi. Bu tür mücadelelerde kadınların ve gençlerin katkıları ve mücadeleyi hep bir adım öteye taşımadaki yetkinlikleri önemli rol oynamaktadır. Neşe Hanımın mücadelede varlığı insana gerçekten güven veriyor. Hedefine odaklanmış ve hedef dışında başka konulara sapma ihtimali olmayan bir kararlılık ve istikrara sahip. Her söylem her slogan özenle seçilmiş, olumsuz ve klişeleşmiş kelimelerden arınmış bir dil hâkim. Onun için farklılıklar eriyor bütün Artvin yaşam hakkını savunmada buluşuyor.
Artvin’e baktığımızda doğal güzellikleri hiç bozulmamış tahribata hiç uğramamış bir bölge değil. Yapılan HES’ler ile derelere Murgul’daki maden çalışmaları ile doğaya zararlı projeler bölgede uygulanmıştır. Devletin menfaatine olduğunu düşündükleri için Artvinliler bu projelere birlik olup karşı durmamışlardır. Ama sonuçlarını gördüklerinde ve çevre felaketlerini birebir yaşadıklarında bundan sonra ki doğaya zararlı projelere karşı topyekûn mücadele etme yolunu seçmişlerdir. Çünkü bu sefer bu felaketle tüm şehir karşı karşıya gelmiştir. Cerattepe’de yapılacak olan maden çalışmaları ile Artvin yaşanabilirliğini kaybedecektir. Kent yaşamında insanlar giderek doğadan koparken ve doğayı yaşamlarının bir parçası olma durumundan çıkartırken, Artvinlilerin yaşamlarının bir parçası doğa. Bundan dolayı madene karşı verdikleri mücadele yaşam haklarını, geleceklerini ve yurtlarını savunma mücadelesidir. Tüm halkın menfaatlerinin görmezden gelinip sadece şirket menfaatlerinin korunması ve kollanması Artvinlilere açıklanamaz gelmektedir. Hatta devlet yetkililerin özel olarak maden şirketi tarafında yer almaları ise akıllarını iyice karıştırmaktadır. Normalde komplo teorileri ile ilgilenmeyen sıradan vatandaş bile şirket ile devlet yetkilileri arasında gizli ortaklık olduğunu ayan beyan dile getirmektedir. Artvin’deki haklı ve onurlu direnişi göremeyenler karalama ve mücadeleyi küçümseme yoluna gitmektedir. Bu mücadeleden alınacak olumlu sonuçların başka bölgelerdeki çevre mücadelelerine örnek olma korkusu, sert önlemlerin alınmasına sebep olmuştur. Kolluk kuvvetlerinin Artvinlilere uyguladığı sözlü fiziki orantısız şiddet Artvinlilerin hafızalarında ve yüreklerinde yer etmiştir. Polisin biber gazlı, plastik mermili müdahalesi sırasında “Atatürk’ün …leri” diye Artvinlilere küfür etmesi kimlerin vatanı savunduğunun en güzel göstergesidir. Onun için Artvinli esnaf polise satış yapmamaktadır. Hatta kiralık ev bile vermemektedir. Sen Atamıza saygısızlık ettin, bana, yaşlıma, küçüğüme, kadınıma biber gazı sıktın, plastik mermi attın diyerek polisi şehir merkezinde dışlamaktadırlar. Artvin’deki birliktelik ve mücadelelerindeki yalınlık birçok bölgeye feyz verecek türden. Mücadeleleri bölgenin karakteristik özelliklerine uydurmadan, bilindik söylemlerin dışına çıkmadan, politik mücadelelerin ekseninden kopmadan yapılacak eklektik mücadeleler kendi ruhunu yaratmada zorluk çekecektir. Artvin ruhu başarıyı yakalayacaktır. Artvin Cerattepe çevre savunması yani vatan savunmasında önemli bir yere sahip olacaktır.