Bezginlik*
Bezginliğime kılıf ararken tüm kötülüklerin yaşandığı bir coğrafyaya hapsolmuştum. Kısaltmalara gerek duymadan uzun uzun zulümün her türlüsünü yaşadı genç ve erken çökmüş bedenim. Ruhuma sığdıramadığım sıradanlıklar ayık kaldığım sürelerde boy gösteriyordu. Bir gösterinin tam ortasında bütün aymazlığını gösterdi ileriye adım atamayan kısır düşünceler. Beklentiler birikiyorken paralar azalıyordu. Durumumun kritikliği mahalle kedisinin kuru mamalardan kaynaklı şişkinliği gibiydi. Bakmadıkça hayat daha bir güzel görünüyordu. Sürüler halinde ölüme giden kurbanlıklar gibiydik. Biz ölüyorduk birileri bayram yapıyordu. Batıdan güneşin batma vakti gelmişti doğuya her ne kadar müdahale etse de. Farklı bir bilinçle hareket eden tüketimsizlik hareketi mekanizmanın dişlilerini bozuyordu. Sonuca dönük konuşmalar başlangıçta engele uğruyordu kelimeler tüketilirken. Beklemediğim anlamına gelmiyor bu sabırsızlığım. Ama bahar bile sahte vizyonlarla pazarlanıyordu. Sana en ihtiyaç duyduğum anda ihtiyaç molasının sonuna geldik. İhtiyaç fazlası gibiydim kaldırıldığım depolarda çürümeye yüz tuttum. Beklentiler vardı elbette. Senin gelişinin tınısı duyuluyordu serçe seslerinde. Beklediğime değmeyecek hayaller peşinde koştuğumu söyleyenlere kulak asmadan daha bir sıkı asıldım hayallerime. Sende miydi tüm tutarsızlıkların cevabı? Yüreğimi okşayışındaki incelik miydi beni tüm bu tutarsızlıklara karşı ayakta tutan? Cevapların vardı elbet nezaket icabı verilecek. Suskunluk daha geçerli bir cevap olacaktı belki de. Sana olan düşkünlüğüm ile içine düştüm bu durumun. Durumun aciliyetinden kaynaklı hızlandı kalp atışlarım. Sarılmamı istedin kollarını iki yana açarak. Gözlerinin içine bakmadan sarıldım sana ve tüm hayallerime. Nefretin hüküm sürdüğü bir coğrafya yoktu artık. Bedeninin bedenimle yarattığı alan tüm dış etkilere kapalıydı. Bir tür zırh giymiş gibi olduk sarılarak. Dudakların dudaklarıma değdiğinde anladım artık dünya daha farklı olacak.
***
Fotoğraf: Onur Tatar