İster ana akım olsun isterse bağımsız yapımlar, Amerika Birleşik Devletleri sinemasında toplumcu gerçekçi veya bu yönde eleştirel filmlerin tamamına yakınında azınlık sorunlarına yönelik söylem geliştirildiği görülür. Toplumun yegâne sorunun bu olduğu yanılgısı, bahsi geçen bu tarz filmlerin bir bölümünde yaşanan olumlu neticelerle izleyicide rahatlama/arınma hissi uyandırır. Oysaki ekonomi politiği olarak kapitalizmin en acımaz sürümünün yaşandığı, sınıfsal gerilimin hasıraltı edilmesine karşı ayyuka çıktığı, sağlık, eğitim ve barınma gibi temel ihtiyaçların türlü engebelerin ardına gizlendiği bir ülkede “kral çıplak” diyebilmek kaba tabirle “yürek” istiyor. Paul Trillo’nun yazıp yönettiği, 2016 yapımı At The End Of The Cul-de-Sac, ustaca kotarılmış plan sekansıyla, sıradan/olağan ABD yurttaşlarının, bir nebze olsun kendileri gibi davranmayan herhangi birine karşı takınabilecekleri tutucu hatta yıkıcı tavrı gözler önüne seriyor. Bir bireyin psikolojik olarak çöküş yaşamasının temelinde yatan sosyal adaletsizliği sorgulamak yerine kurbana hücum eden bu bireyler aynı zamanda akıldışına çoktan taşmış olan bu yoz sistemin emniyet görevlileri işlevini görüyor. Drone gibi son zamanlarda sıkça ve çiğ şekilde kullanılan bir kamera tekniğinin ne kadar estetik ve hedeflenen atmosferi besleyici şekilde kullanıldığını görmek adına filmin kendisine ve elbette kamera arkasına da göz atmakta fayda var.