Sinemayı güldürü, korku gibi türlere veya kurmaca, belgesel gibi üsluplara ayırdığımızda her iki kulvarda da boy gösterebilen ve diğerlerinin aksine zihinde somut imgeler uyandırmayan bir tabir olarak “deneysel” sözcüğü karşımıza çıkıyor. Belki de yedinci sanatın ilk günlerinden bu yana var olan ancak o gün bugündür kafa karıştırmayı sürdüren deneysel başlığı, kimilerince sinemanın bir bütün olarak deneme sahası olduğu görüşü ile reddedilirken, kimilerince kendine has bir anlatı olduğuna ikna olmuşçasına ödüllendirilecek bir kategori durumunda. Deney yapma gibi fen bilimleri kokan bir eylemden filizlenen deneyselin ne olduğunu bu kısa değini köşesinde çözecek değiliz ancak deneysel sinemaya dair ortak paydanın, sinemaya biçimsel açıdan yenilikçi, özgün bir sinematografi kazandırma gayesiyle hareket eden, içerikten öte biçime öncelik veren bir eğilim olduğunu söyleyebiliriz. Sinema tarihinin muhtemelen en deneysel yapıtlarından olan Dziga Vertov yönetimindeki, 1929 tarihli Film Kameralı Adam’ın, Vertov tarafından “deney” amaçlı değil ari sinema odağıyla yapıldığı gerçeğini bir an olsun unutmadan, günümüzde içerik merkezli bir sinema tekrarına karşı seçenek oluşturup yeni bir soluk getirebilen işlerin değerinin bilinmesi gerekiyor.
Sinematografik anlatı adına yeni bir biçim ile ne yapılabilir sorusunun yanıtı, video çağının enformasyon fazlasında yorucu bir uğraş izlenimi verse de zaman zaman heyecan verici ve şaşırtıcı yapıtlarla karşılaşma fırsatı doğuyor. Tamás Kőszegi’nin yönettiği, 2016 yapımı Kopyalayıcı ya da A Másoló, deneysel türünü, üslubunu ve sözcüğünü tümüyle karşılayan eşsiz bir kısa metraj. Sayısız ödül ve seçkide adını duyuran Kopyalayıcı’yı benzersiz kılan, filmin tamamımın bir fotokopi makinesi(Xerox Workcentre 7232) ve bir tarayıcı(Epson 7330) tarafından çekilmiş oluşu. İçerik olarak bir fotokopi odasında olabilecekler üzerine kafa yoran, bir noktadan sonra bilindik sularda yüzen fakat bununla pek de ilgilenmeyen filmin katı biçimci sinematografisi görsel sanatlara yepyeni bir boyut katarken sanat tarihinin vazgeçilmezlerinden olan içerik-biçim tartışmalarına ve sinemada deneysel adında bir başlık olup olamayacağı çatışmalarına da yeni bir katman sağlıyor.