Ülke sinemamızın son yıllarına baktığımızda, bireysel kimi başarıları saymazsak uzun metraj çalışmaların estetik ve teknik açıdan bir hayli düşük hatta seviyesiz bir ortalama tutturduğu, buna karşın kısa metraj çalışmalarda ise büyük başarıların ötesinde bir bütün olarak aynı kıstaslar göz önüne alındığında yüksek bir niteliğe erişildiği görülüyor. Azizm olarak da zaman zaman yüksek sesle dile getirdiğimiz bu önermeyi fazlasıyla doğrulayan bir film, Süleyman Demirel’in yönettiği 2016 yapımı Asfalt, bu hafta Filmci’de.
Aldığı pek çok ödül ve gösterimin üzerine bir de Short of the Week’de yer almayı başaran ilk Türk filmi olan Asfalt, bugüne dek biçimci denemeleriyle simgesel anlatıya katman kazandıran ödüllü sanatçı Süleyman Demirel’in ilk kurmaca filmi. Kurban Bayramı esnasında, bir çiftin anne karnındaki bebeklerini kaybetme ihtimali üzerine bir taksiyle hastaneye gidişlerinin kesitini sunan Asfalt, tek mekân/tek plan üzerine kurgulanan kapalılığını eşine zor rastlanılacak bir estetik ve psikolojik devinim ile genişletmeyi başarıyor. Doğum ve ölüm gerilimini zekice kotarılan bölümsel anlatım tercihiyle iki ayırarak uçlara yerleştiren film, katı biçimciliğini bir gövde gösterisinden öte bir gereklilik haline getirerek, içerik-biçim uyumunun sağlandığını özgün ve çarpıcı bir seyirliğe dönüşüyor. Yönetmenin, bir uzun metrajın parçası olarak nitelediği Asfalt, Süleyman Demirel’in sonraki işlerini merak ettirirken sinema tarihimizin en başarılı filmleri arasına adını yazdırıyor.