1978 yılında müzik sahnesine The Birthday Party topluluğu ile adım atan Avustralyalı vokal ve yazar Nick Cave ile birden çok enstrüman çalan müzisyen Mick Harvey ikilisinin, 1983’e gelindiğinde yanlarına gitarist Blixa Bargeld’i de alarak kurdukları Bad Seeds, adına yaraşır bir görsel ve işitsel ürkütücülük ile üretime girişen ve günümüzde tüm dünyada sıkı bir dinleyici toplamına eşirmiş çokuluslu ve gezgin bir topluluk. Post punk tonunu, deneysel rock vuruşlarıyla çeşitlendiren Bad Seeds, Cave’in yarattığı veya olduğu karakterin gizemli çekiciliği ve çarpıcılığıyla özdeşleşirken alışılageldik şarkı sözleri ve vokal yorumları yerine radikal içeriklerin ve bunların özgün sunumlarıyla nevi şahsına münhasır bir topluluk olarak müzik tarihinde yerini aldı.
Üretkenliğiyle de dikkati çeken Bad Seeds’in, 1988 yılında çıkarttığı beşinci uzunçaları olan Tender Prey, topluluğun cinayet ve ölüm üzerinden dini ve modern yaşamı eş zamanlı sorgulamaya soyunan çalışmalarından biri. Albümde Sunday’s Slave parçasıyla birlikte öne çıkan Mercy Seat parçası, elektrikli sandalyede idam edilecek olan bir mahkûmun, oturduğu sandalyeyi az sonra görmeyi umduğu tanrının oturduğu merhamet tahtıyla benzeştirmesi ve inandığı masumiyeti ile nihai yargılamaya doğru yürürken duyduğu cesaretin anlatıldığı “tuhaf” bir balad. Takip eden yıllarda Johnny Cash’in de olduğu pek çok sanatçı tarafından yeniden yorumlanan Mercy Seat, Nick Cave & The Bad Seeds’in erken dönem zirvelerinden olmanın ötesinde halen en güçlü parçaları arasında yer alıyor.