Böyle bir iddiada “hadi canım sende”cilere karşı “olur mu olur”cu saflarında yer almak en başta bizler için üzücü ancak 24 Ağustos tarihinde, bir günlük de olsa Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Birgün Gazetesi’ne konuk oldu. O tarihlerde yine iktidar yalakalığında çıtayı yükseltme gayesinde olan “Şeytan” Rıdvan Dilmen’in “Bodrum uçağına binenler” tabiriyle kendisini eleştirenlere ve bir bütün olarak AKP muhaliflerine sataşmasına karşı tepkiler olmuş, Yılmaz Özdil de bilinen üslubuyla kaleme aldığı “Yalaka Şeytan” başlıklı yazıyla ona yanıt vermişti. Özdil’in bilinen üslubu nedir? Sosyal medya olgusu henüz belirleyen değilken az sayıda sözcük kullanması, kısa cümle tercihleri ve eleştirdiklerini dile hâkimiyetiyle yerden yere vurmasıydı. Star, Hürriyet ve Sözcü’de devam eden köşe yazarlığı yaşamında Özdil, özellikle 2007 sonrası AKP karşıtlığının popüler kalemi halini aldı. Sisteme yönelik topyekûn bir eleştiri getirmesi ideolojik olarak mümkün olmayan Özdil, muhalif olmayı ekonomi politiği üzerinden değil de semboller, dokular üzerinden yürütme tembelliğini benimsemiş milyonların sevgili yazarı halini aldı. Çünkü cesurdu ve “iyi laf sokuyor”du. O laf sokunca biz de sokmuş gibi oluyorduk. Tam da bu noktada Özdil’in bir “gaz alıcı” olduğu eleştirileri yükselmekte. Ne de olsa Özdil direnişe omuz vermekten çok bizim adımıza sözel dayak atıyordu. Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte Özdil özellikle Facebook’ta yazıları en çok paylaşılan yazarlardan biri oluyordu. Sol ve kökten muhalif kamuoyu için popülist ve şoven olmaktan ileri gitmeyen, kaba dili ve özellikle ekranlara sakladığı herkese tepeden bakan üslubu kabul edilebilir gibi değildi. Bu eğilimi arkasına alan bazı sözde sol yapıların, ülkede aleni faşizan eylemler, uygulamalar sürüp giderken ısrarla “yılın faşisti” ilan etmeye yeltendiği Özdil bir faşist değil ancak popülist ve şoven olduğuna şüphe götürmeyecek bir kalem. Sonuç itibarıyla genel yayın yönetmeni olduğu Star Gazetesi yıllarında, Galatasaray-Leeds United maçında yaşanan gerilimler sonucu öldürülen iki İngiliz taraftara dair “Two Size” başlığı atabilecek bir “yazar”dır Özdil.
Peki, böylesi bir kalemin, Birgün gibi solcu ve muhalif olduğunu iddia eden bir yayında ne işi olabilir? Şu işi olabilir; eğer Birgün’ün internet sitesine daha fazla tıklanma sağlayacaksa memnuniyetle Özdil’e yer verilir! Önceki de şöyle olsa: 24 Ağustos tarihinde Birgün internet sayfasında Özdil’in yukarıda bahsi geçen “Yalaka şeytan” isimli yazısının büyük bölümünü, “Özdil: senin başörtülü bacın darbe yapmaya kalktı, bikiniliden zarar gören olmadı” başlığıyla ve herhangi bir değerlendirme olmaksızın yayınladı. Birgün yazının tamamı için haberin altında bağlantı vererek okurlarına kolaylık bile sağlamış. Sol yayınların, hele de ısrarla günlük gazete olarak bayilerde yer almayı sürdüren (bu tek başına bir tartışma konusu) muhalif bir yayının maddi sorunlarla baş başa olacağı tahmin edilebilir bir gerçek. Buna yönelik tedbirler tartışılabilir. Zaten Birgün ve benzeri adreslerin internet sayfaları saçma sapan, söz konusu yayınlarla uyuşmayan reklamlarla dolu. Bir de bunun üstüne sosyal medya fenomenleri gibi hareket edip “tıklanma” kazanma gayesiyle hareket edince bu gibi saçma durumlar ortaya çıkıyor. Birgün’ün sadık bir okur kitlesi var. O kadar sadık ki, gazete maddi darboğaza girdiğinde okurun sahip çıkmasıyla, okurun sahip çıkmasına yönelik çağrıların karşılık bulmasıyla zorluklar aşıldı. Acaba okura yeniden çağrı mı yapılmalı? Acaba Birgün okurları tıklanma amacıyla Yılmaz Özdil’in zaten her yerden ulaşılabilen, birilerine ağzının payını vermek dışında yeni hiçbir şey söylemeyen yazılarının sadık oldukları gazetelerinde yayınlanmasına tepkileri olur mu, oldu mu? Hâlbuki Birgün sayfalarını yeni ve daha yetenekli yazarlara açabilir, onların ihtiyaç duydukları okurlarla ve etkileşimden doğacak eleştirilerle buluşmalarını sağlayabilir. Daha az tıklanma getirir belki ama ülkemizin ve muhalif kamuoyunun ihtiyaç duyacağı yeni bir soluk kazanma ihtimali sanırız ki tüm tıklamalara değerdir.
Birgün örneğinin de gösterdiği gibi, ülkemizde muhalif kesimin tutarsızlığı, popülizme kaymak pahasına kirlenmekten korkmaması, Özdil ve benzeri yazarların günün birinde Birgün’de yazmasının pek de imkânsız olmadığını gösteriyor.