Modernitenin yüzyılı olarak da anılan 20. yüzyılda klasik müziğin dehalarının hatırı sayılır bir kısmının Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği çıkışlı olması bir rastlantı değildir. Modernizmin düşünsel zirvelerinden Marksizm’in, Leninizm eşliğiyle somutlaştığı ve bu yıl 100. yılı kutlanan Bolşevik Devrimi’nin sanata verdiği ve sanatçıya yüklediği önem, pek çok disiplinde olduğu gibi müzikte de kendini göstermiş, Sovyet besteciler ve müzisyenler, yüzyılın en yetkin eserlerine imza atmışlardır. Ancak bu imzaların sanatçı adını markalaştırmaktan çok yapıtın ardında gizli kalma eğilimi taşıdığını vurgulamak gerek. Önceki yüzyıllarda başta Alman ekolü olmak üzere sayısız bestecinin yapıtları, ortalama dinleyici ve buradan yükselen popüler kültürde sanatçının adıyla anılırken, markalaşma çağında dünyanın dört bir yanında bilinen, klasik müziğin modern başyapıtlarının, sanatçısıyla beraber anılmayışı kolektif bilincin birey odağını aşmasına örnek olarak da gösterilebilir.
Buna karşın klasik müzikte 20. yüzyıl değerlendirildiğinde bir Sovyet besteci var ki adının hak ettiği ölçüde anılmaması ancak cehalet veya kötü niyetle açıklanabilir. Dmitri Şostakoviç, Büyük Ekim Devrimi sonrası Rusya’da “harika çocuk” nitelemesiyle anılan, ülkenin başta İkinci Dünya Savaşı sırasında faşist işgali gibi maruz kaldığı yıkım süreçlerinde ortaya koyduğu güçlü yapıtlarıyla bir besteciden çok daha fazlası olduğunu kanıtlayan, eşine zor rastlanılan bir sanatçıdır. Pek çok senfoni, konçerto, film müziğine imza atarken, klasik müziğin enstrüman yelpazesini ve müzikal sınırlarını genişleten Şostakoviç, caz müziğin en seçkin örneklerine de imza atmayı başarmıştır. Dünyada hemen herkesin bildiği Vals No.2 ve ülkemizde her ne akla hizmetse Kartal Tibet’in oynadığı Tarkan filmlerinin vazgeçilmez müziği olan Senfoni No. 5 bestesiyle Şostakoviç adının önüne geçen, farklı üsluplardaki pek çok eseriyle pek çok sanatçının hayalini kuracağı bir toplama ulaşmayı başarmıştır. Ülkemizin önde gelen müzik eğitmeni ve yazarlarından Ahmet Say’ın “müziğindeki yapısal bütünlük ve orkestralama ustalığıyla 20. yüzyılın başlıca senfoni bestecileri arasına girmiştir” sözleriyle betimlediği Şostakoviç’i, 100. Yılında Bolşevik Devrimi dosyamız kapsamında, henüz “caz” adı altında yaygın bir tür yokken onu öncüleyecek şekilde trompeti piyano ve yaylılarla harmanladığı, dünyaca ünlü yapıtı, 1933 tarihli Piyano Konçerto No.1, Op. 35 ile Müzikçi’de ağırlıyoruz.