Belki benden daha mücadelecisin ve yazdıklarıma hiç ihtiyacın yok.
Yine de, o sana yardımcı olma duygum ve belki de sana olan şefkatimden dolayı yazma ihtiyacı hissediyorum.
Çocuk ruhumdan kurtulamayışım belki, sana olan ilgim; hala büyümeye çalışıyorum ve çocukluğuma en yakın hissettiğim sensin.
Kim bilir, belki çocukluğumu yaşatacak başka bir şey bulduğumda, senden vazgeçeceğim; bu durumda sana sahip çıkmamış olacağım ve seni bırakacağım.
Belki de büyürüm ve çocukluğuma geri dönmek istemem ne dersin?
İki seçenek de sana sahip çıkmadığımı gösterir ve ben sevdiklerimi gidecekleri yola kadar yalnız bırakmam.
Bu iki seçenekten birini uygulayan birini, neden dikkate alıp bu yazıyı yazdığım da büyük bir soru işareti!
Dediğim gibi, son görevimi yerine getiriyorum ve artık bu kadarı da olsun.
Duydum, sevdiklerinden uzak kalmışsın şimdi…
Çocuk olmadığına göre bunu atlatabilirsin.
Sevdiklerini kaybetmek seni bitiriyorsa, kendinde olduğunu zannettiğin ve yaşama gücünü oluşturan sevgi duygusunu da bitirmek üzere olduğunun farkına var;
Kendine saygı duyuyorsan, içindeki sevgi duygusunun bitmeyeceğini bilmelisin;
Seni var eden, etrafına yaydığın sevgilerdi.
Yolladığın ışıklar yansımadı diye kendini yok edecek misin?
Büyüme sancısı bunlar, sevinmelisin.
Büyüyoruz artık, birbirimizin sevgisine muhtaç değiliz.
Gideceğin yola girdin, .
Kavuşmak istediğin sonsuz sevgiye ulaşmanı diledim ve O’na ulaşacaksın.
Ümit sana yakışacak.
14.10.17
***
Görsel: İki İnsan / Yalnız Olanlar (1896) – Edvard Munch