Baba İshak İsyanı’nın ardından Moğol istilasıyla yerle bir olan Selçuklu ülkesinin Kapadokya topraklarında dolaşıp duran kör Latin bir asker ile “İnsan sevmeyen zalimler, nasıl tanrı adına hükmederler?” diyen sağır bir kilise ressamının hikâyesi Zaman Yeli. İsyancılara karşı Selçuklu askerleriyle birlikte savaşıp esir düşen, sonra da kendilerini yollara vuran kör Leon ile kilise ressamı sağır Dimitri’nin yöredeki sıra dışı varlığı, istilalar karşısında bölgenin eli kolu bağlı çaresiz insanları için yeni bir uyanış ve isyan haline gelecek; sarmal bir yapıda anlatılan hikâyenin akışı bizi hiçbir şeye inancı kalmamış Emîr Haydar’a getirip tüm sakinliği ve gerçekçiliği ile yok olmaya yüz tutmuş bir halkın, Kapadokya’ya karanlık yeraltı şehirleri inşa ederek hayatta kalmaya çalışma ve insanca yaşama gayretinin hikâyesi olacaktır.
Gürsel Korat’ın İstanbul’dan çıkıp Kapadokya’nın hikâyelerini anlatmaya başladığı romanların başlangıcı olarak sayabileceğimiz Zaman Yeli aynı zamanda Çiftaslan Dörtlemesi’nin ilki. Kapadokya için; “Benim için ana dilidir, ruhumun ışığıdır, yaratma tutkumun beşiğidir. Bir yazarın coğrafyası varsa yazar onunla daha dolaysız görünür. Öte yandan bir coğrafyanın yazarı varsa o coğrafya estetik bir dolayım edinir. Ben Kapadokya’yı yalnızca bir coğrafyaya yaslanmak amacı için değil, merkezin dışında duran bir edebi dünya kurmak için de seçtim.” diyen Gürsel Korat’ın elinde bu coğrafya kıraç ve sessiz topraklar olmaktan çıkıp derinlikli hikâyelerini bize ince ince anlatıyor. Çukurova’yı adım adım tasvir eden Yaşar Kemal misali Gürsel Korat da Zaman Yeli ile başlayıp Güvercine Ağıt ve Kalenderiye ile devam eden Kapadokya hikâyelerinde tasvirleri, anlatımları, tarihe dokunuşu ile bu coğrafyanın Yaşar Kemalliğini üstlenir gibi.
Tuba Nur Beyret