3 Mart Cumartesi
Selçuk
Pazara gitmeden önce merkeze baktık. Saat 4 gibiydi. Su kemerlerinin üzerindeki yuvalarda leylek yoktu.
Pazarda brokoli bulamadık. Bir pazarcıya sorunca, brokoli üreticisinin kazanmadığını öğrendik. Çok üzüldüm. Daha fazlasını öğrenmek isteyip bir türlü öğrenemediğim can alıcı konular.
Özgür Keşaplı Didrickson
4 Mart
Selçuk
Karatavuğun güzel sesini her gün duyuyorum. Çok sevdiğim, ilk albümü “The Kick Inside” da balina sesi kullanan Kate Bush, Aerial albümününde de karatavuğun sesini kullanmıştı.
Bir de Paul McCartney‘in yazdığı 1968 tarihli “Karatavuk” şarkısı var. Biz “karatavuk” demişiz ama İngilizce’de bu kuşun adı “siyah kuş” anlamına geliyor. McCartney bu şarkısını ABD’deki Sivil hakları hareketiyle, ırkçılık karşıtlığıyla ilgili olarak yazmış.
Papatya ve bir sürü çiçekle dolu tarlada beslenen koyunlar çok güzel görünüyorlardı, biraz olsun özgür…Durdum, izledim bir süre. Onlar da benimle ilgilendi, karşılıklı bakıştık.
Özgür Keşaplı Didrickson
5 mart
Selçuk
Bugün öğlen, merkezdeki binlerce yıllık su kemerlerinin üzerindeki yuvalardan birinde 1 tane leylek gördüm. Benim için yılın ilk leyleği… Daha önce yılın ilk leyleğini böylesine tarih kokan bir yuvada karşılamamıştım. Selçuk’un en güzel yanlarından birisi, hem şimdinin hem de binlerce yıl öncesinin leyleklerinin öykülerini taşıyan bu sütunlar. Leyleklerin Afrika’dan, kilometreler katederek geldikleri de düşünüldüğünde bu sütunların tanıklık ettiği zaman ve mekân, o yuvaları ve orada doğan leylek yavrularını daha da özel kılıyor.
Özgür Keşaplı Didrickson
6 mart
Bugün yerde ezilmiş bir karanfil gördüm. Ne yazık ki karanfiller bana öldürülmüş gazetecileri hatırlatıyor. Özellikle de Uğur Mumcu‘yu. Öldürüldüğünde lisedeydim. Cumhuriyet Gazetesi’nin büyük açlıkla okuduğum yıllardı. Çok etkilenmiştim. Uğur Mumcu’yla ilgili birkaç anmaya elimizde karanfillerle gitmiştik.
Bombalarla, dövülerek öldürülen gazetecileri anarken de, birbirimizin doğum günlerini kutlarken de karanfil alıyoruz. Hem acı, hem tatlı anlarımızda yanımızda olan çiçekler dostlara benziyor öyleyse.
Özgür Keşaplı Didrickson
7 Mart
Selçuk
Geceleri hem alaca baykuş hem de kukumav sesi duyuyoruz. Ay ışığını, gecenin serin sessizliğini çok daha özel kılıyorlar. İki tür de tüm yıl ülkemizde görülmesine rağmen kukumav sesini her zaman alaca baykuş sesini ise baharda duyuyoruz. Nedenini öğrenmek için hem burayı hem de alaca baykuşları daha iyi tanımam gerekiyor demek ki.
Özgür Keşaplı Didrickson
8 Mart
Şair dostum Turgay Fişekçi‘ye günlüğümüzden söz ettim. Yayımlamamız için aşağıdaki şiiri gönderdi. Duyarlı kalemiyle günlüğümüze katkıda bulunduğu için kendisine teşekkür ederiz.
SON DÜNYA SAVAŞI
Sığınaklara indirelim kuşları
Ne ciğerlerinin dayanabileceği gökyüzü
Ne içebilecekleri bir yudum su kaldı
Sığınaklara indirelim balıkları
Kurşuni gövdeleri kurşunlaşmadan
Sığınaklara indirelim ağaçları
Cevizleri, çınarları, servileri
Üzerindeki sincaplara dokunmadan
Arı bakışını çocukluğun
İndirmeliyiz sığınağa
Kirli bir kağıt para gibi buruşmadan
Elinde hayatın
Ucu işlemeli mendili, kavun kokusunu
Yumuşaklığını bir dere yatağının
Penceredeki hanımelini
Zor günlerde alnımıza konan o eli
Sığınağa indirelim Dünyayı
Turgay Fişekçi
Selçuk
Bugün gökkuşağı gördüm. Hani her gün görse de bıkmaz insan ama ne zamandır görmediğim için çocuklar gibi sevindim. Işıktır, kırılmadır… gökkuşağı bunlardan çok mucizeleri; bilimden çok sanatı getiriyor akla.
Gökkuşağının diğer isminin “ebemkuşağı” olduğunu biliyordum. Sözlüğe bakınca 2 ismi daha olduğunu gördüm “alkım” ve “alaimisema”. Bir isim olarak sık duyduğum “Alkım”ın ne demek olduğunu öğrendiğime sevindim ama “alaimisema” kelimesiyle ilgili bir şey bulamadım. “Sema” kelimesinin Arapça “gökyüzü” anlamına geldiğini biliyorum o kadar. Öyleyse biraz daha araştırmalı.
9 mart
İzmir
Bugün beni işe giderken iskeleden pelikanlar yolcu etti. Balıkçılar yakaladıkları balıkları ayıklarken pelikanlarla birlikte kediler de iskelede yerini alıyor. Manzara eşsiz. Eğer vapurda giderken bu kuşun bir de uçuşuna denk gelirseniz demeyin keyfinize. Her seferinde insanda hayret uyandırıyor: devasa vücudu, denize paralel süzülmesi, ya da koca gövdesiyle göklerde uçması… Hele yakından endamı, bir adam boyu.
Yunancada pelikana, pelekanos diyorlar. Anlamı Klasik Yunancada “πέλεκυς”, balta kelimesinden geliyor.
Geçen hafta boyunca sürekli yatmak zorunda kaldım, grip beni yatağa bağladı. O ara duvardaki çini tabaklardaki hayvanlar dikkatimi çekti. Kiminde hayat ağacının üzerinde bir zümrüdü anka kuşu, ya da bir başka tabakta bir at ya da birbirini kovalayan timsahlar. Annem sonunda klasik desenlerden sıkılıp acaba bunları mı yaptı diye düşünmüştüm eskiden, ama bu hayvanlar da klasik desenlerdendi. Resimde gördüğünüz 1565-1570 yılları arasında yapılmış ve aslı Londra’da Victoria-Albert Müzesi’nde sergilenmekte. Bir kopyası da bizim evin duvarını süslüyor. Siz de görün istedim, hayret uyandırıcı değil mi?
Yeşim Öndül
Selçuk,
Bugün önümden hızlı adımlarla bir rahibe geçti. Daha önce de görmüştüm bir başkasını ve o da çok hızlı yürüyordu. Saçına tutturulmuş uzun beyaz örtü bir ara açıldı ve üzerindeki sivetşörtün arkasında büyükçe bir martı resmi olduğunu gördüm. Yanındaki metinde “Tanrı” ve birkaç kelime de seçtim, o kadar. Sanırım telaşlı hali nedeniyle onu durdurup martının dinsel simgelerden biri olup olmadığını sormazdım ancak Meryem Ana’nın evine yolum düşerse belki sorar, öğrenirim. Balığın Hristiyanlıkta İsa anlamına gelen bir simge olduğunu da birkaç yıl önce öğrenmiştim. Sanırım İncil’de balıklardan daha pek çok farklı şekilde söz ediliyormuş.
Eve dönerken yolun kenarında kara bir salyangoz gördüm. Fotoğrafını çekerken kabuğunu yavaşça hareket ettirdi. Yoldan aldım kaldırıma koydum ama sonra huzursuz oldum. Araba yerine bir insan da ezebilir onu ne de olsa. Bir süre önce yürürken ezdiğim salganyoz gibi. Ancak böyle düşünürsek yolun ortasındaki kaplumbağaları da mı kenara almayacağız? Hayvanların pek çoğu arabalar tarafından ezilerek ölüyor. Yine de sanırım salyangoz konusu farklı. Umarım ölmemiştir.
Özgür Keşaplı Didrickson
10 Mart
Erzurum – Kars arası tren yolculuğu sırasında
Denizde büyüdüğümden olsa gerek, akan su görüntüsü ve görkemli dağlar, üzerindeki karlara rağmen içimi ısıtıyor. Gördüğüm birkaç ağaç da yaz başlarında serinlemem için çağırıyor beni.
Perihan Keşaplı