Yaşam Döngüsü 2: 68 Kuşağından Esintiler – İsmet Şengül

Bölüm – 1

            “Güneşe varmak istiyorsan eğer, ateşin özünden geçip, mor dağlara çıkıp, engin denizleri aşman gerekir.”

Aklını imkânsızlara açamayanlar gerçeği asla bulamazlar.

Aklın yaya kalırsa, fikrin zaya varırsa beyhudedir yürüdüğün yol.

Yolun nasıl olduğu değil, nasıl yüründüğü önemlidir aslında. Amaçsızca yaşadığın hayat şuursuzca yürüdüğün yol ne seni aldığı yeri bilir, ne de vardıracağı sonu. Kontrolsüzleşince düşünceler, zembereğinden boşalan saat gibi belirsizliğe taşır zamanı. O an ki içinde çıkılması zor bir kaosa sürükler yaşantını. İrade akla, akıl kalbe, kalp vücuda hükmedemezse, hükümsüzleşir sürdüğün devran – baş koyduğun kavga. Dağ dumana kavga zafere gebedir, amacın doğruluğuna hükmedebilirsen eğer.

Bölüm – 2

Unutulmamalı ki aklın berraklığı ile yürek çabası ile desteklenemeyen her mücadele, aklın ve yürek çabasıyla yoğurulmayan her bir emek, yerini gerçeğe bırakmayan her bir kör inanç yenilginin tek ama tek sebebidir.

“Aklı ve bilgeliği olmayan kişi ancak doğacak güneşe gölge olur, kendi gölgesinde bile kaybolur”

Bölüm – 3

Ve karlar eridi, toprak doğurgan, filizlendi kardelenler, yaşam döngüsü yeniden başladı kışın ardından gelen ilkbaharla. Kişi kendini yeniden yeni baştan yaratmalıdır yok oluşun eşiğinde.

“Neden? Niçin? Nasıl? Diye bir sor kendine, çünkü aradığın her cevap kendinde sırdır. Kendinden ki sırra eren yaşamı boyunca her şeye vakıf olandır.”

Bölüm – 4

Güneşe tutunan ışık huzmeleri gibiyiz. Ne kadar karanlık olsa da, ne kadar görünmez olsa da yollar, ne kadar yaksa da bizleri saran ateş kaybolmaz alnımıza atan şafak. Hep var olacaktır bir yerlerde ve yeniden yeni baştan aydınlatacaktır kaybolan umutları. 68 kuşağı büyük bir ışık kütlesiydi ve o günden bu güne o ışığın huzmeleri olarak tutunup kaldık.

Deniz ve yoldaşları ile darağacına, İbrahim ile işkence sehpasına, Mahir ile ölümlerin odak noktasına.

Zaman Zaman İçinde.

            Zaman Zından İçinde.

            Zaman Zındanda Tutsak.

            Zından Benim İçimde.”

Bölüm – 5

Sisteme oturmuş düşünce gücü kişiyi önder kılan temel öğedir.

Güçlü bir fen kavrayışına sahip olmak, toplumun ve bilimin derinliklerine inmekte büyük bir avantaj sağlar.

Ve bu kavrayıştan aldıklarını doğru, yerinde ve zamanında kullanabilirsen.

Düşünce gücü yüksek olanlar eğriye sapmadan dimağlarını “insan üstü” bilgelikle donatıp doğru yerde ve zamanda kullanarak toplum arasında önderliğin ilk temel adımını atmış olurlar. Özü güvenilir, sözü dinlenir olmak “insan üstü”  bir kavrayıştan ve bilgelikten geçer.

Sosyal bilimlerde aydınlanmanın ön koşulu bu bilimleri öğrenme arzusunu iliğine kadar hissetmekle başlar. Aydınlık ve karanlık insanın önünde ki ilk dönemeç ve ilk seçenektir. Ya aydınlık olup bilime dört elle sarılıp kendini insan üstü bir yükselişe taşırsın, ya da karanlığı seçip önüne çıkacak ilk uçurumda cehaletin bataklığına saplanıp kalırsın.

68 kuşağı da bu seçenekler üzerine yola çıkarak kararan semamızda önce aydınlık, sonra da güneş olmayı seçtiler. Kendindeki ve doğadaki dengeleri sağlayabilirsen yaşamın boyunca dünya cennetinde ebedileşerek insan üstü bir yaşama yol alabilirsin. Ve seninle ve senden sonra gelecek inançlı, davana baş koyacak olan insanlara ebediyen ışık olursun. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve yoldaşları hala yolumuzu, semamızı aydınlatan, ruhumuzun derinliklerine nüfuz eden en güçlü ışık ve o ışığın huzmeleri oldular. Hep o ışıktan aldık direnmeyi. Onlar ki yıldızlaşan yumruklarımız oldular.

Bölüm – 6

Sistemsel kavrayışa sahip olanlar yeni olgulara nüfuz ederken, ezberle iç içe olan yönteme sarılanlar, beyin göçünü sözcük yüküyle donatanlar, beyne ve bedene en ağır yükü yüklerler.

Lider dediğin, bilge bildiğin kişi ve de kişiler ihanetle örülmüş Dünya’ya ilkeler bırakabilenlerdir.

Birinci ilke: Bağımsızlık

Bağımsızlık için çaba sarf edip, selamete eriştirerek insan yaşamını, barış ve kardeşliğin yolunda mücadele vermektir. Bağımsızlık bir devletin en belirgin vasfıdır. Tek amaç tek gaye!

İkinci ilke: Kararlılık

Kararlılık, alınan kararları ölçütünde sorgulamaktır. Kararlılık, durumu istikrarlı kılmaktır. Kararlılık denge halinde olmaktır ve kararlılıkla tutunarak yaşamın dallarına, zayıflara tutunabileceği bir el bırakabilmektir. İrade gücünü ve zekâsını azimle bir kılarak insanların üzerine güçlü bir örtü gibi örtmektir.

Üçüncü ilke: Sabır

Sabır yaşam döngüsünün temelidir. Sabırla atılan temel, sabır harcıyla yükseltir binasını. İnançla sabrı bir bütün kılanlar dünyevi zevklerini ertelemesini de bilirler. Daha sosyal, daha bir özgüven sahibi olduklarını gösterirler. İlkelerinden asla vazgeçmezler bu onları idama götürse bile.

Dördüncü ilke: Eşitlik

İnsan ve yaşamı temel öğedir. Bu bağlamda yola çıkılarak, toplumda sınıflara ayrıştırılıp, bölünmeler olmadan dirlik, düzenlik sağlanmalıdır. Ahlaki yönden; Ahlak değerleri bozulan bir toplum eşitlik ilkesini ayakta tutup sürekliliğini sağlayamazlar. Sosyal alanda; Bir arada yaşayabilmek sosyalleşmeden geçer. Bunu sağlayamayanlar toplumsal değerlerini de kaybeder. Kutuplaşmalar zıtlaşmalar baş gösterir. Hukuksal alanda; Hukuk aksarsa, adil düzen topallaşır. Topallaşan adalet işlevini kaybeder.

Eşitlik ve özgürlük bir bütündür. Ayrıştırılamaz, bütünselliği dağıtılamaz.

Beşinci ilke: Özgüven

Özgüvenini kazanan birey ve de toplumlar, her alanda emin adımlar atarak engel tanımadan kendilerini başarıya taşırlar. Kendilerinde ki özgüveni dış Dünya’yla harmanlayıp bütünleştirenler, liderliklerini hep bir adım daha ileri taşırlar. Bütün bunları ve daha fazlasını başarabilen biri evveliyatına bakılmaksızın her kesimde, herkesin takdir edeceği bir lider olmayı hak eder.

Deniz Gezmiş bunu fazlasıyla hak etmiş, ilkeleri olan bir lider olarak beynimize kazınıp her kesimde hak ettiği yeri fazlasıyla almıştır…

Bölüm – 7

Kendi gerçeği içinde anlam ifade edemeyenler çevresine de bir anlam katamazlar. Ne gerçeğin ışığını alabilirler ne de ışığın dış âleme yayılmasına fırsat verirler. Dünya yaşamına sadık kalanlar öbür Dünya’nın varlığından bahsedenlere asla ve asla kanmazlar. İrade ve düşünmenin gücü ile yalnızca gerçeğin peşinden yol alırlar. İşte 68 kuşağı önderliğinde, hem çok amaçlı hem de çok inançlı karalılıkla hep yeni bir akımın içerisine girerek yaşam döngüsünü doğru raylar üzerinde ilerlemesini sağlayarak kendi öz iradeleri ve düşünce gücü ile toplumun var oluş ve yaşama biçimini şekillendirip, yaşanan coğrafyanın kapitalist dış etkenlerin hegemonyasından kurtarılıp, tam bağımsızlığını ilan edip, hak ve hukuk içerisinde adilce yönetilecek her yönde, her alanda, her konuda, her atılımda kendi kendine yetecek, bir toplum bir devlet biçimi oluşturma amacını güderek, mücadeleyi fazlasıyla vermiş olup olmasını istedikleri tam bağımsız Türkiye şiarıyla tek bir cana dahi kıymadan insan yaşamını her şeyin üzerinde tutarak, yürüdükleri bu aydınlık yolda mücadeleleri, amaçları her ne kadar yalnızlaştırılmış olsa da canları pahasına onurlandırarak mücadeleyi, 68’de yaktıkları meşalenin ışığı ile bu günümüzü bile aydınlatmayı başarmışlardır.

Köre göz oldunuz, topala ayak.

Yoksullara aş oldunuz, çulsuza libas.

Çaresize umut oldunuz, zayıfa dayanak.

Umutsuza umut oldunuz, yolsuza yolak.”

Bölüm – 8

Hep yıkıcı olmaktan fayda sağlanabilir mi? Yani harlı ateşlerde silahlar yapmak yerine, fayda sağlanabilecek bilimle, ilimle uğraşılabilseydi, geri kalmış beyinleri bilgelikle olumlu düşünce gücü ile kuşatsalardı, Dünya’nın ve yaşadığımız çehrenin neye benzeyeceğini nasıl bir hal alacağını tahayyül edebilir miydiniz? İşte o vakit bütün insanlar ve de bütün medeniyetler aynı güneşin altında eşit boyda ve ortak paydalar üzerinde güzele ve en güzele taşıyarak Dünya’yı daha yaşanır bir hale getiremezler miydi? Ne çare ki sadece ben, ben düşüncesiyle çıkılan her yol muvaffakiyetten her zaman uzak olan yoldur.

“ Zayıflara güç oldunuz, köleye hürriyet.

Mahkumlara umut oldunuz, yurtsuzlara devlet.

Bölüm – 9

Kendi yönünü tayin edemeyenler aydınlıkta bile yolunu bulamazlar. Yön belli insanlık, amaç belli kardeşlik, eşitlik ve paylaşımcılık. Cömertlik insana sunulmuş en büyük erdemlerdendir. Cömert olunuz; cömertlikle sunduğunuz hiçbir şey eksilmez. Güneş kadar cömert, Güneş kadar adil olunuz.

Ne denmişti Ay bütün, Güneş bütün, Dünya bütün ya neden olsundu biz insanlar paramparça.

Bir diğerinden kendini üstün görenler kendilerine zorla dayatılanı yaşamaktan öteye taşıyamazlar kendilerini. 68 kuşağı bu döngüyü kırıp insanca bir yaşam adına yola çıkmışlardı. Ve lakin karşılarına çıkan çok başlı bir ejderha ise, yangın büyük; söndürmeye suyun azınlıktaysa, zulüm de ölüm gibi amansızsa, ya neylesindi çınar boylu ya neylesin. Ya neylersin engin denizine karışmaktan, aciz yoksunsa ve korkaksa yadına düşen her damla. Ya neylesindi 72’nin şafağında ipe gönderilen onca can.

“Kuş uçtu tutamadım

 Sevda bitti tadamadım!

Umut uzaklarda kaldı

Tren kaçtı varamadım.

 

Rüzgâr aldı yel aldı

Fırtınayla çöl aldı

Umudum dala takıldı

Bir umulmaz kuş aldı

 

Bilinmez nere götürür

Nasıl nerede yitirir

Benden kopan umudumu

Yeni bir umut geri getirir.

 

Güle sevda ekmişim

Yeşerip büyüsün diye

Denize umut demişim

Umutsuzlara yetsin diye

                                                        20.04.2018 / İzmir

***

Görsel: Dünyevi Zevkler Bahçesi (1515) – Hieronymus Bosch

*https://issuu.com/azizm/docs/azizmsanatedergi125

Bunu paylaş: